Bugün 26 Ağustos 1922. Büyük Taarruz’un 96. Yıldönümünü kutluyoruz. Anadolu elimizden çıkmak üzereyken, Türk milleti neredeyse son Türk yurdunda tutsak olacak iken, makûs talihimizin dönüşünün ve Büyük Zafer’e gidişin başlangıç noktası… Kısaca bahsedelim:
26 Ağustos 1922’ de Afyon’da başlayan ve Başkomutan Mustafa Kemal’in bizzat yönettiği Büyük Taarruz dört gün sürdü. Bu sürede Afyon ve Kütahya geri alındı. Zaferlerin ardından Türk askeri Mustafa Kemal’in “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri”  emriyle şaha kalktı ve Uşak,  Eskişehir, Balıkesir, Bilecik, Aydın ve Manisa’yı geri aldı. İşgalci Yunan askerlerine son darbe 9 Eylül’de İzmir’de vuruldu ve Afyon’dan itibaren kovalanan düşman, İzmir’de denize döküldü.
 
26 Ağustos tarihi Türkler için başka bir zaferin daha yıl dönümüdür; 1071’de gerçekleşen Malazgirt Zaferi’nin… Birkaç yıldır AKP iktidarının Osmanlıcı dayatmasıyla İstiklâl Savaşı’nı yok sayan Atatürk ve Türklük düşmanı zihniyet, Büyük Taarruz’un gölgelenmesi için Malazgirt Savaşı’nı öne çıkartıyor. Malazgirt’ten Osmanlı’ya oradan da Osmanlı’nın son zaferleri olarak benimsediği Çanakkale savaşlarına geçiyor. Çanakkale savaşlarının ardından Cumhuriyet dönemini “reklam arası” olarak kabul ettiği için direkt olarak AKP’ nin iktidar olduğu yıla atlıyor ve tarihe 2002 yılından devam ediyor. Ama tarih hiç unutmuyor ve de affetmiyor…
 
İlkokuldan itibaren bizlere Türklerin Anadolu’ya 1071 yılında Malazgirt Zaferi ile geldiği öğretildi. Buna göre 26 Ağustos’ta Türklerin, Anadolu’ya gelişlerinin 947. Yıldönümü kutlanıyor. Yani geleneksel tarihçiler yıllardır böyle diyor. Hal böyle olunca da günümüzün medyasında Malazgirt Savaşı,  “26 Ağustos 1071’de Malazgirt ovasında meydana gelmiş, Selçuklu Sultanı Alparslan ve Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen arasında gerçekleşmiş, Anadolu’nun Türk’lere yeni yurt olmasını sağlamış olan meydan savaşıdırşeklinde yer alıyor. Sanki Alparslan’dan önce Anadolu’da hiç Türk yokmuş gibi… Oysaki bilim insanları tarafından yapılan yeni araştırmalar Türklerin Anadolu’ya ilk olarak M.Ö.7. ve 6. yüzyılda geldiklerini gösteriyor. Nasıl mı? İşte şöyle;
 
DYAP (Doğu Anadolu Yüzey Araştırmaları Projesi)’nin proje Başkanı Doç. Dr. Alpaslan Ceylan, bu tezi savunanlardan birisi ve verdiği bir demeçte şu açıklamayı yapıyor:[1] “... Erzurum’un Karayazı ilçesindeki Cuni mağarasındaki kaya resimlerinde Oğuz boylarına ait bazı damga mühürler yer alıyor. Kars’ın Kağızman ilçesinde de geçen yıl ortaya çıkardığımız ve Milattan sonra 4. ya da 5. yüzyıla ait olduğu tahmin edilen kaya resimleri, runik harfler de Türk tarihi açısından çok önemli bulgular. Ayrıca Hakkâri stelleri gibi onlarca tarihî ve kültürel bulgu, Türklerin Anadolu’ya geliş tarihiyle ilgi önemli ipuçları veriyor. Atalarımız M.Ö 7. ve 6. yüzyıllardan itibaren geldikleri Anadolu’da kalıcı olmuşlardır.”
 
Göktürk Devleti’nin “ilk Türk adını taşıyan devlet” olduğu tezini çürüten,  Afyon Kocatepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ekrem Memiş’in açıklamaları da aynı doğrultuda: “Anadolu Türklerin ikinci yurdu değildir. Anadolu Türklerin anayurdudur. Anadolu’da bundan 8 bin yıl önce de Türk devletinin varlığı belgelerle kendini gösteriyor. Bu yanlış, öğrencilere öğretiliyor. Elimizdeki metinler M.Ö.2200’lere ait bir olayı anlatıyor. Akat Kralı Mezapotamya’dan gelmiş. Fırat nehrini aşarak Anadolu’ya geçmiş. Anadolu’da o zaman küçük küçük şehir devletleri var. Bu küçük şehir devletlerinden 17’si Hatti Kralı Pampa’nın önderliğinde bir araya gelmişler ve Akat Kralı’na karşı vatanlarını korumak için mücadele etmişler. Bu 17 kraldan biri de çivi yazılı metnin 15. satırında geçen Türki Kralı İlşu-Nail’di. Burada geçen Türki kelimesinin Türk olduğuna şüphe yok. 2 bin yıl da buradan koyduğumuzda 4 bin 250 yıl önce Anadolu’da Türk kavmi olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor.” Prof. Memiş, Anadolu’nun en eski sahiplerinden Hurriler’in devamı olan ve milattan önce binlerde yaşayan Türki Krallığı’nın “Türk adını taşıyan ilk devlet” olduğunu vurguluyor.
 
Dünya tarihini TÜRK ile başlatan Prof Dr. Kâzım Mirşan’a göre de Türklerin Anadolu’ya giriş tarihi 1071’den çok önce.  Şöyle diyor Mirşan; “Türklerin Anadolu’ya gelmeleri 1071’e değil, M.Ö. 7000 yıllarına kadar gidiyor. Çevresi denizle çevrili Anadolu’yu sürekli besleyen Türk göçleri buraya sıkışmışlar ve Türk varlığını tesis etmişlerdir. Oğuzlar Anadolu’ya geldiklerinde karşılarında aynı dili konuşan pek çok Türk grubu ile karşılaşmış.” Kazım Mirşan ayrıca Türk Tarihinin, M.Ö 16.000’li yıllara dayandığını, Başkurdistan’da Şölgentaş Mağarası’nda 16 bin yıllık Türk damgaları olduğunu iddia ederek bir adım daha ileriye gidiyor ve yazının M.Ö 16.000 yılında Türkler tarafından icat edildiğini, tüm dünya alfabelerinin kökeninin Türk alfabesi olduğunu savunuyor.
 
Anadolu’nun, esasında binlerce yıllık Türk yurdu olduğunu Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerinden de öğreniyoruz.
 “Bu memleket, (ANADOLU) dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin ‘Yüksek tecellisine’ sahne oldu. Bu sahne en aşağı yedi bin senelik öz Türk yurdu ve Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârlarıyla sallandı. Beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı, O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu, sonra onlara alıştı. Onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğun tabiatı oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu, Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır Türk; Dünya’yı aydınlatan güneştir.”
 
Demek ki neymiş; Türkler Anadolu’ya 1071 yılında değil, binlerce yıl önce gelmişler ve burayı kendilerine yurt bellemişler. Defalarca işgale uğrayan yurtları için can vermişler, kan dökmüşler. Ve nihayetinde de 26 ağustos 1922’ de son Türk Atası, kurtarıcısı, Mustafa Kemal Atatürk’ün başkomutanlığında yine can vererek, kan dökerek bu müstesna toprakları, Anadolu’yu bu kez de Yunan’dan ve ona destek veren yedi düvelden geri almışlar.
 
Bugün basında yer alan bir habere göre, “atlı birliğin liderliğinde, mehter takımı eşliğinde yürüyecek olan gençler, Malazgirt kahramanlarıyla 947 yıl sonra aynı coğrafyada Anadolu’ ya adım atma duygusunu yaşayacaklar” mış! Hadi canım hadi… Büyük Taarruz ve Büyük Zafer olmasaydı, senin kutlayacak bir Malazgirt zaferin olacak mıydı? Sen kendi vatanında sömürge halinde yaşarken, Malazgirt’te kazandığın zaferin bir önemi kalacak mıydı? Bugün Malazgirt zaferini kutlayabilmeni de Atatürk’e borçlusun! Senin Malazgirt Ovasında değil Afyon Ovasında olman gerekirdi. Sana binlerce yıl yurt olan bu topraklar orada geri kazanıldı Tarihini bilmezsen sana dayatılan ve Batı eliyle kotarılan çakma tarihçiler seni işte böyle uyuturlar.
 
Uyan Türk! Sen bu topraklarda binlerce yıldır varsın. Tarihine bir bak!
Ata’nın dediğini unutma;  “Türk; Dünya’yı aydınlatan güneştir.”
Silkelen ve kendine gel!
 
***
Bu yurdu bize geri veren ve emanet eden Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile binlerce yıldır bu toprağın altında kefensiz yatan şehitlerimize, gazilerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Vatan size minnettardır.
 
[1] Radikal Gazetesi, 12.03.2005