Ayakkabı, insan için en önemli gereçlerden birisidir. Sağlık açısından da önemli etkileri vardır. Bor İlçesi Postallı Köyü’nden İstanbul’a giden hemşerilerimiz kadın ayakkabı üretiminde söz sahi durumundalar. Türkiye’de üretilen kadın ayakkabılarının yüzde 40’ını Postallılılar yapmakta. Cahit Ayakkabı, Simetri Ayakkabı, Mona Ayakkabı ve Otto Ayakkabı gibi firmalar sadece Türkiye piyasası değil yurt dışına yaptıkları ihracatla da bu üretimde en başı çeken firmalardan ve Postallı Köyünün sanatkâr insanların tarafından işletilmektedirler.


Bor’da ayakkabı tamiratı yapan Özkan Kundura tamir atölyesine uğruyoruz. Bizi şaşırtan ve çok bilgilendirici bir sohbet gerçekleştiriyoruz.

 

SÖYLEŞİMİZİN VİDEOSU  SAYFANIN ALTINDA

 

Adnan Özkan 48 yaşındayım diyor ve ayakkabı imalatı ile başlayan tamircilik alanına kadar gelen süreci bizlerle paylaşıyor.

 

Adnan Özkan; “1981 yılında abim beni aldı İstanbul’a götürdü. Postallı köyünden 90’lı yıllara kadar İstanbul’a gidenlerin hepsi ayakkabıcıdır. Abim ayakkabıcı, bu nedenle de benimde Beyazıt’ta Bayan ayakkabı üretimine başlamam üzerine abim tarafından ikna edildim. Ben bayan ayakkabı kösele üzerine eğitildim. 1986 yılından sonra kalfalığa yükseldim. Ayakkabıcılıkta iyi ayakkabı yapana kalfa denirdi. Kösele ayakkabı yapımı çok zor bir iştir. Kösele ayakkabı bir süre sonra bitti yerine lastik ayakkabı üretimi aldı.

 

Bayan Zenne kalfası oldum. Abim şunu yap dedi ve bana 16 çift verdi. Yaptığım ayakkabıyı abim çok beğendi ve yıllardır abimin yanında çalışarak işimi ilerlettim. 2004 yılına kadar abim, ben, üç yeğenim ve abimin kayınları ile hepimiz ayakkabı imalatına başladık. Bizim asıl mesleğimiz sayacılıktır. 2004 yılında Bor’a geri döndüm ben uzun zaman Yeni Mahalle’de tamir dükkânı açtım. O sıralar Bor Çıraklık Eğitim’de Müdür olan Metin Islak Hocam, benim ayakkabı imalatı yaptığımı duyunca bana geldi daha önce orada olan rahmetli arkadaşım Alaaddin Karaaslan öğretmenmiş. Sonra beni oraya aldılar. Bir türlü kadro alamadım. Çıraklık Eğitimde Usta öğretici olacağım diye Yeni Mahalle’deki tamir dükkânını kapattım. Şimdiye kadar dört ayrı kursta 80 kursiyer yetiştirdim. Çok başarılı öğrenciler yetiştirdik ama çalışacak alan olmadığı için şimdi o öğrenciler ne yapıyor bilmiyorum” dedi.

 

2008 yılından sonra dükkânımı ayakkabı tamircilerinin toplandığı buraya taşındım diyen Özkan; “Eş dost ayakkabı yapıyorsun madem neden yapmıyorsun diye baskı yapıyor. Zorla imalata yönlendirmeye çalışıyorlar bende çok istiyorum ama benim imalata yönelmem için vasıflı makinacılara ihtiyacım var. Aileme yakın dostlarıma arada yapıyorum. Bu iş kolay bir iş değil, ayakkabı kesim, dikim, çekim ve kösele olduğu zaman fireze bölümünden oluşur ama bunları burada yapma şansım maalesef yok.

 

Şu an ayakkabı tamirat, deri mont boyama, saya dikim yapıyorum. Ben tam kapasiteli bir fabrikanın kesiminden deri alımından kalite kontrolüne kadar her alanında idare edecek bilgiye sahibim. İstanbul’un en iyi mağazalarına bayan çizme üretimi yaptım. Bor’da deri çok, dericilerin içerisinde ayakkabı üretimi yapmak isteyen olursa ben yardımcı olurum. Derinin olduğu bir yerde üretim mutlaka olmalıdır asıl olan ise üretilenlerin pazarlanmasıdır” diye konuştu.

 

EL İŞÇİLİĞİ HİÇBİR ZAMAN ÖLMEZ

 

Ayakkabıcılık mesleğinin zahmetli ve riskli bir iş olduğuna değinen Adnan Özkan; “Günümüzde ayakkabı üretiminde teknolojiyle seri üretim yapılsa bile bayan ayakkabı ve çizmede yüzde doksan oranında el emeği şart. Ne kadar teknolojikte olsa modelini, ökçesini, yapışmasını, boy ölçümünü hepsini insan yapmak zorunda. Erkek ayakkabılarında durum biraz daha farklı. El işçiliği hiçbir zaman ölmez ne kadar teknolojik olursa olsun işin başında mutlaka teknik eleman olması gerekir. Kaliteli bir kalfa ayakkabıya baktığı an ayakkabının kalitesini işçiliğini hemen anlamalıdır.

 

Borda dericilik çok iyi durumda yarı mamul olduğu halde mamul olamıyor. Biri bize gelirde biz buraya fabrika açıyoruz derlerse ben elimden geleni yaparım. Çıraklık eğitimde öğrenci yetiştirerek eleman ihtiyacını gideririz. Ayakkabı sektöründe kız çocukları daha çok çalışır oldu. Bu mesleğin bazı püf noktaları vardır mesela, ayakkabıcılıkta tabana sürülen ilaçlar parmakla sürülmelidir, fırça ile asla sürülmez. Bu nedenle parmağım hep nasırlıdır.

 

Ayakkabıcılık riskli bir meslektir ama iyi bir modelist, iyi bir işçilik ve iletişimi iyi olan bir pazarlama ayağı ile bu iş sağlam bir şekilde yapılır” dedi.

 

AYAKKABI TAMİRCİLİĞİ BİTTİYOR

Ayakkabı tamirciliğinin son yıllardaki durumunu soruyoruz “Ayakkabı tamirciliği maalesef ki bitti. İnsanlar artık 10 TL’ye ayakkabı alıyor. Eskiden kundura alırlardı en az on kez tamir yapılırdı. Şimdi 10 TL’den beş ayakkabı alıyor üçer ay giyersem on beş ay yapar diyor ama bu çok yanlış. 75 TL’den iki ayakkabı alınsa dört sene giyersin hem de ayağın sağlıklı olur. O ucuz ayakkabıların çoğu imitasyon yani naylon buda ayakta mantarlara neden oluyor. Bu da ayak kokusuna neden oluyor. Bu da sağlık açısından oldukça tehlikeli bir durumdur. İyi bir deri ayakkabı ayağı kokutmaz. Eskiler anlatırlardı Bor’da ayakkabı tamircilerinin önünde Salı ve Perşembe günleri uzun kuyruklar olurmuş şimdi üç ya da dört tamirci var günde 1,5-2 TL ile dükkân kapattığımız zamanlar oluyor” diyor.

Adnan Usta eline bir ayakkabı alıyor ve sanatının incelikleri hakkında bilgi veriyor. “İyi bir deri ayakkabı kaliteli bir taban olduktan sonra eskisi çıkarılır yenisi takılır. İmitasyonlarda tamir yapma imkânın yok. Bir köylü dört çocuğa iyi ayakkabı almak istese çok para tutuyor ama ucuzundan alıp gidiyor. İyi ayakkabı üretenin rekabet etme şansı bu durumlardan dolayı zor oluyor. Ayakkabıyı İmitasyon üretmekte gerçek bir ustanın morali bozar” diyor.

 

AYAKKABILAR SELPAK GİBİ OLDU

Tamircilerin sıkıntılarına da değinen Özkan; “Ayakkabı tamircisinin en büyük sıkıntısı ucuz malların tamir edilememesi, tamire getirenlerde kaça yaparsın diyor söylüyorsun o paraya yaptırana kadar yenisini alırım diyorlar ve gidiyorlar. Bu meslek kazanç bakımından artık yok sayılır. Ayakkabı en büyük sektör ama artık ayakkabılar selpak kullanılır gibi kullanılıp atılıyor. Şimdiki ayakkabıların yenisi de eskisi de tamire gelmiyor. Çok nadir olarak kişide alışkanlık yapan ya da ayakkabısından vazgeçemeyenler tamire getiriyor. Çoğu da ayakkabıyı getiriyor usta bunu yak diyor, tamire verenlerde almıyor. Her yıl yüzlerce çift ayakkabıyı atmak zorunda kalıyoruz.”

Ayakkabı imalatı konusunda nadir bulunan ustalarından olan Adnan Ustaya bu meslekle ilgili size bir teklif gelse ne dersiniz diyoruz yanıtı net oluyor. “Ben diyorum ki, bu kadar çok deri var imkânlar var. Bor’da hiç mi bu işi yapacak bir iş adamı yok diyorum. Şu an İstanbul’da ayakkabı imalatçısı sanatkâr Borlularımız var. Buraya bir fabrika kurulsa, ben dönemiyorum bana iş ayarla diyen birçok insan var. Bir fabrika olsa kesim, çekim, satış adına hepsi döner. Ben öğrenci yetiştiririm. Hemen Ahievran Meslek Edindirme Merkezine başvurulsa kurs açılır fabrikaya da kalifiye eleman yetiştirilmiş olur. Ben hem kurs hem de fabrikanın kontrolünü yapabilirim” diyor.

 

Bir insanın bu alanda yetişme süresinin kişinin kendi isteğine ve el becerisine bağlı olarak değiştiğini belirten Adnan Özkan; “Kişi, bu işte para ne kazanırım diye değil bu işi nasıl en iyi yapabilirim diyerek, severek, isteyerek yaparsa en kısa sürede kendini yetiştirir. Hevesli ve bu işi iyi öğrenmiş bir kişi hemen kendine dükkân açacak kıvama gelir. Bu iş tamamen sabır işidir. Ayakkabı imalatçılığı gerçekten altın bileziktir. Dünyanın neresine gitse ekmeğini kazanır. Bu meslek ölmeyecek bir meslektir. İnsana zevk verir” dedi.

 

Sayacılık mesleğinin Bor’da tamamen yok olduğunu belirten ve bu mesleğin Bordaki son temsilcisi olan Özkan; “Bir ara güzel bir proje hazırlanmıştı. Engellilere ayakkabı üretimi konusunda kurs verecektim. Beni çokta heyecanlandıran bir projeydi ama neden olmadı bilmiyorum. Özelliklede görme engellilerin ağırlık verdiği bir projeydi. Bu işi de çok iyi yapacaklarından emindim ama olmadı bu benim çok sevindiğim ama gerçekleşemediği içinde çok üzüldüğüm bir projeydi umarım tekrar gündeme getirirler” dedi. 

Editör: TE Bilişim