Yazı size saçma gelebilir ama delillerin hepsi ayettir.
Berat kandilinizi kutlarken berat’ınızı alabilecek misiniz?
Bundan önce miraç kandilini kutladınız da miraç’ı yapabildiniz mi? Yoksa miraç’ın Allah'a yükselme ve ona kavuşma olduğunu kabul etmediniz mi? O zaman bu gün neyin berat’ını alacaksınız ki?
Bir müminin namazının miraç olduğunu duymuşsunuzdur da bende miraç edeyim diye Allah'a yükselmek ve Allah'ın zatına ulaşmak için bir talepte bulundunuz mu? Veya etrafınızda bulunan dini bütünlere sordunuz mu? Sen namazı kılarken miraç yaptın mı diye.
Tabi öyle saçmalık olmaz diyecekler. Neden kalp gözü ve kalp kulağı her insana doğduğu an Allah tarafından insanın içine üflenir ve kişiye kalp gözü, kalp kulağı ve idrak müessesesi verilir.
SECDE–9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve SİZLER İÇİN SEM'Î (işitme hassası), BASAR (görme hassası) VE FUAD (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.
Her halde Allah bu hassaları süs olsun diye değil kullanılsın diye verdi. Hadi toplumda kalp gözü ve kalp kulağı daha açılmamış olabilir de, bu ulema olan din bezirgânlarının açık değil mi? Yok bilmiyorlarsa dinini yaşayamayan başkasına dinini yaşata bilir mi?
NEBE–39: Zâlikel yevmul hakk(hakku), femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).İşte o gün (mürşidin eli Hakk'a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm'i) yol ittihaz eder. (Allah'a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.
İşte miraç kandilin de Allah'a ruhunuzun miraç’ını dilemiş olsa idiniz şimdi hidayet berat’ını alacaktınız ve hidayet ehli olacaktınız. Çünkü Allah insanları, ruhun miracı için kendine davet ediyor.
YÛNUS–25: Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm(mustekîmin). VE ALLAH, TESLİM (selâm) YURDUNA DAVET EDER VE (teslim yurduna, Zat'ına ulaştırmayı) DİLEDİĞİ KİMSEYİ, SIRATI MUSTAKÎM'E ULAŞTIRIR
İşte ruhun miracı için davet edilmişken ne bekliyorsunuz ki? Davete icabet etmiş olsa idiniz sizi kendisine zaten kendisi ulaştıracak ve miraç’ı yapmış olacaktınız.
NİS–175: Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen). Böylece Allah'a âmenû olanları (ölmeden önce ruhunu Allah'a ulaştırmayı dileyenleri) ve O'na (Allah'a) sarılanları ise, (Allah) Kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, KENDİSİNE ULAŞTIRAN "SIRATI MUSTAKÎM"E HİDAYET EDECEKTİR (ulaştıracaktır).
O zaman davete icabet ettiniz diye size kalp gözü ve kalp kulağının çalışması nasip olmuş, dalaletten kurtulup hidayete ermeniz için bir imam’a ulaştıracaktı.
SECDE–24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren İMAMLAR kıldık, sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk'ul yakîn seviyesinde) yakîn hâsıl etmiş oldukları için.
Ne oldu Allah ile insan arasına kimse giremez mi diyorlar? Yazık kendileri hidayete ermedikleri için, Allah ile aralarına iblisi sokmuşlar o zaman. Hidayete ermeniz ile hidayetçiniz yoksa dalalettesiniz demektir.
KEHF–17: Ve tereş şemse izâ taleat tezâveru an kehfihim zâtel yemîni ve izâ garabet takrıduhum zâteş şimâli ve hum fî fecvetin minh(minhu), zâlike min âyâtillâh(âyâtillâhi), men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ(murşiden).Ve güneşin doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafından geldiğini ve battığı zaman sol taraftan onların yanlarından geçtiğini görürsün. Ve onlar, onun (mağaranın) geniş sahası içinde bulunuyorlardı. İşte bu, Allah'ın âyetlerinden (mucizelerinden)dir. Allah, kimi kendisine ulaştırırsa, işte o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah'a ulaşmayı dilemezse) ARTIK ONUN İÇİN VELÎ MÜRŞİD (irşad eden evliya) bulunmaz.
Allah ömür versin hani size ölüm geldiğinde Allah'ın davetine veya davetçinin (hidayetle görevli imamın) davetine icabet etmemiş olursanız dalalette ve imamsız ölürsünüz.
AHKÂF–31: Yâ kavmenâ ecîbû dâiyallâhi ve âminû bihî yagfir lekum min zunûbikum ve yucirkum min azâbin elîm(elîmin).
Ey kavmimiz! ALLAH'IN DAVETÇİSİNE İCABET EDİN. Ve O'na îmân edin ki, sizin günahlarınızı bağışlasın ve mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve sizi elîm azaptan korusun.
AHKÂF–32: Ve men lâ yucib dâiyallâhi fe leyse bi mu’cizin fîl ardı ve leyse lehu min dûnihî evliyâu, ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin).
Ve Allah'ın davetçisine icabet etmeyen kimse, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah'tan başka dostları yoktur. İşte onlar apaçık dalâlet içindedirler.
İşte anladınız mı Allah'ın davetine icabet etmediyseniz hesap günü imamınız olmayacaktır. Kendinize ne yaptığınızın farkında mısınız?
İSR–71: Yevme ned’û kulle unâsin bi imâmihim, fe men ûtiye kitâbehû bi yemînihî fe ulâike yakreûne kitâbehum ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen).  O gün bütün insanları, (Allah'ın tayin ettiği) İMAMLARI İLE ÇAĞIRIRIZ. O zaman kitabı sağdan verilen kimseler, böylece kitaplarını okurlar. Ve (onlara) zerre kadar zulmedilmez (haksızlığa uğratılmaz).
Kabul etseniz de etmeseniz de Allah ayetlerin de böyle vaaz ediyor. İnsanlara da emri yerine getirip Allah dostu (Allah'a ermiş veli) olmanız. Daha yaşıyorken Allah'ın emrine uyun ve fırsatı değerlendirin bu mübarek günlerde.
Önce ruhun Allah'a ulaşması bir miraçtır ve bu sizin Allah'a ermeyi, ulaşmayı kalben istemenize bağlı, eğer dilemiş olsaydınız beratınızı bugün hidayete ermiştir diye vereceklerdi. Nasıl mı? Allah'dan sizi hidayet edecek olan imamı hacet namazı ile isteyerek. Allah söz vermiş o zaman mutlaka bu gece beratınızı Allah'dan alırsınız.