Bu fotoğraf karesine ve o gün orada olup biten her şeye çok büyük tepkim var. Fakat, beni çok derinden yaralayan bir kareye dikkatinizi çekmek istiyorum. Kanlı terör örgütünün paçavraları altında düzenlenen ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yenilgisinin ilan edilmeye çalışıldığı o kirli masanın üstündeki Anadolu Ajansı logolu mikrofona.

Evet!.. Hainlerin 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramı’nın tam ertesine rast getirdiği cerahat akan Kandil inindeki basın toplantısını Anadolu Ajansı da 3 ayrı ekiple izledi. Hem de görüntülü olarak. Aynı günün akşamı da bazı televizyon kanalları AA’nın çektiği görüntüleri hain Murat Karayılan’ın sesinden, logoyu da kullanarak rahatça yayınlayabildi.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin resmi haber ajansı, Kandil’i ve oradaki hainleri ve hain yapılanmayı da meşrulaştırdı. Bir bakıma bu devletin resmen tanınması da oldu. Devlet, hainleri muhatap aldığını pazarlık masasına oturduğunu en güzel (!) şekilde somut görüntüleriyle gösterdi.

Sakın!..

Bana, “Ne var bunda habercilik yapıyorlar. AA da haber kuruluşu değil mi?” demeyin!..

Ben de sizi o zaman ta 6 Nisan 1920’ye, Türk’ün milli mücadelesinin sesinin duyurulması için Başbuğ Mustafa Kemal tarafından Anadolu Ajansı’nın kuruluş günlerine götürürüm;

Mondros Mütarekesi’nin ardından İstanbul’u fiilen işgal eden Müttefikler ile Damat Ferit Paşa Hükümeti arasında varılan uzlaşma gereğince, yabancılara haber imtiyazı verilerek kurulan Türkiye-Havas Reuter Ajansı’nın yayınladığı haberler, o zamanlar da işgalcilerin, hain işbirlikçilerin borazanlığını yapıyordu. Mustafa Kemal Paşa da bu ajansın uydurma, karışıklık çıkarmaya ve zihinleri bulandırmaya yönelik haberlerinden rahatsızlık duymaktaydı. Milli mücadelenin kahramanları TBMM açılmadan Anadolu Ajansı’nı kurdular ve Mustafa Kemal Paşa kendi imzasıyla bu kuruluşu şu genelge ile duyurdu;

“İslam’ın canevi olan Osmanlı Saltanatı merkezinin düşman işgaline geçmesi, bütün ülke ve ulusumuzun en büyük tehlikeyle karşılaşması sonucu olarak bütün Rumeli ve Anadolu’nun giriştiği ulusal ve kutsal savaşım sırasında, Müslüman kişilerin iç ve dış en doğru havadis ile aydınlanmalarının zorunlu bir gereksinme olduğu önemle göz önüne alınmış, bunun sonucu, burada en yetkili kişilerden oluşan bir özel kurul yönetiminde, (Anadolu Ajansı) adı altında bir kurum kurulmuştur. Anadolu Ajansı’nın en hızlı araçlarla vereceği havadis ve bilgi aslında, Temsilciler Kurulumuzun belgeli ve asıl kaynaklarının sonucu olacağı için, bu ajans bildirimlerinin oraca ve özellikle Müdafaai Hukuk örgütümüzce dahi seçilecek caddelere ve toplanılacak yerlere asılması, dağıtımı, dahası bucak ve köylere dek ulaştırılması yolunda, olabildiğince çok yayınlanabilmesi için ivedili düzenlemeler yapılması, sonucundan da bilgi verilmesi önemle rica olunur.”

Kahraman Türklerin kurduğu AA’nın 12 Nisan 1920’de geçtiği ilk haber:

“Devlet Merkezimizin düşman işgali altına geçmesi üzerine Anadolu ve Rumeli’nin Müdafaa-i Hukuk azim ve kararlılığı içinde yiğitçe harekete geçtiği şu sıralarda din ve vatan kardeşlerimizin en doğru haber ve bilgiler alabilmelerini sağlamak için kurulan Anadolu Ajansı bugünden itibaren göreve başlıyor. Bugün alınan haber ve bilgilerin oralarda da mümkün olduğu kadar fazla kimse tarafından okunup bilinmesi gereğini arz ve açıklamaya yer yoktur. Bu amaçla oralarda dahi özel örgütler meydana getirerek her gün vereceğimiz bilgilerin telgrafhane kapılarında siyah levhalar üzerine yazılması ve yeterli araç olan yerlerde basılması, yayınlanması ve dağıtılması, nahiyelere ve hatta köylere kadar gönderilmesi hususlarının yerine getirilmesini, hepinizin vatan ve millet sevgisinden ve yardımlarından rica ederiz.”

Nereden… Nereye…

Anadolu Ajansı, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın kontrolünde. Kurum Arınç’ın talimatı veya izni olmadan Kandil’e ekip gönderemez. Yine Arınç’a bağlı olan TRT de hain elebaşları ile özel söyleşiler yayınlamaya başlarsa hiç şaşırmayın..

Oldu olacak, hain elebaşlarını toparlayıp TRT’de canlı yayına çıkarsınlar. Terör örgütünün kanlı sofrasına oturup kanlı ekmekle midelerini şişiren yandaş medya temsilcilerini de karşılarını oturtsunlar!..

Diyebilecek daha fazla laf bulamıyorum.

İnanın bana!..

Memleketimde gazeteci olarak anılmaktan çok utanır hale geldim…