Yazımızın başlığını makarnaya, kömüre,kanepeye,buzdolabına,süte, endekslenen diye geliştirebiliriz. Lakin öz yani içeriği değişmeyecektir. Ülkemiz seçmeninin genel seçimlerde özgür iradesine sıraladığım başlıklarla müdahale edenler yerel seçimlerde ise genellikle asfalt hizmeti yönünden seçmene müdahale etmek için adeta çırpınırlar.
      Yerelde iktidar olan partinin belediye başkanı şu kadar kilometre yol asfaltladık! Diye propaganda yapıp “ayaklarınız çamura değmeden yürümenizi ben sağladım” övünmesiyle kitlelerin önüne çıkarken yarışa katılan yeni adaylar ise “başkan olursa şu kadar km. asfalt yapacağını” sözünü vererek seçmen nezdinde asfaltlama projeleriyle farkındalık yaratma gayretine girdiğini gözlemlemekteyiz.
       Hal böyle olunca asfalta yerel seçimleri endekslemenin ne menem bir şey olduğunu anlatmak üzerimize farz oldu. Öncelikle asfaltlama çok ama çok pahalı bir iş. Çok pahalı olunca merkezi yönetimden yani hükümetten tam destek alamadın mı vay haline! Bu açıkça yerelin yerel yönetimin “özerkliğini” elinden alan bir durum.
       Biliyorsunuz ki asfalt ve tretuvarları Belediyeler yapıyor. Her yıl belediyeler bütçelerinden belli bir payı bu tür alt yapı hizmetlerine ayırıyorlar. Sokakların asfaltlanması ve tretuvar yapımı için ihalelere çıkılıyor ve sonunda belediyeler ihtiyacımız olan hizmeti bize sağlıyorlar.
       Derken gıcır gıcır asfaltlanmış, tretuvarlanmış o yolları, Enerji Bakanlığına ya da Haberleşme ve Ulaştırma Bakanlığına bağlı çalışan elektrik, telefon, doğalgaz altyapı sağlayan şirketler delik deşik etmiş oluyor.
       Merkezden yürütülen bu kentsel teknik altyapıya dair hizmetler sadece asfaltları bozarak israfa neden olup belediye bütçesine ve de halkımızın ortak bütçesine zarar vermiyor. Ayrıca imardan önce giden elektrik ve telefon direkleri ile kaçak yapılaşmanın önünü açarak belediyelerin kentsel planlama süreçlerini kadükleştiriyor.
       Hâlbuki tüm kentsel alt yapı hizmetleri bütüncül bir planlama ile kentsel planlama ile eş zamanlı yapılabilir. Böylelikle de kentsel gelişme kontrol edilebilir ve kamu kaynakları daha verimli kullanılabilir.
       Niğde’miz de hızla yapılaşmaya açılan ve ikinci Bor yolu güzergahı diye kamuoyunca bilinen çalışma olsun, Eski Fertek Yolu üzerindeki özellikle yeni Devlet Hastanesi çevresindeki yapılaşmaya paralel gerçekleşen afsal ve teretuvar çalışmalarında böyle bir planlama olduğu söylene bilir mi? Elbette söylenemez. Söylenemez çünkü yapılaşmaya açılan yerlerin kanalizasyon dâhil tüm alt yapı bağlantıları döşenen asfaltlar delik deşik edilerek döşenmekte. Anlayacağınız kentsel altyapı çalışmaları tümden belediyelere teslim edilse bile belediyelerimize halkçı, şeffaf belediyecilik anlayışı gelmedikçe mümkün görünmemekte.
       Elbette kentsel altyapı hizmetleri ile ilgili tüm yetkiler yerellere devredilmelidir. Bu çağda enerji, ulaşım, haberleşme, sağlık, eğitim gibi hizmetlerin neden merkezden planladığını anlamak mümkün değildir.
       Gerçi sadece bu çağa özgü değil bu tartışma. Misal 1921 Anayasası’nın 11. Maddesi “Vilayet mahalli işlerde manevi şahsiyete ve özerkliğe sahiptir. Dış ve iç siyaset, şer’i, adli ve askeri işler, uluslararası iktisadi ilişkiler ve hükümetin genel vergileri ile birden fazla vilayeti ilgilendiren hususlar istisna olmak üzere Büyük Millet Meclisi tarafından konacak kanunlar gereğince vakıflar, medreseler, eğitim, sağlık, iktisat, tarım, bayındırlık ve sosyal yardım işlerinin düzenlenmesi ve idaresi vilayet şûralarının yetkisi içindedir” denilerek, bahsedilen yetkiler yerele devredilmiş. Şimdi, merkez yerel ilişkisi açısından 1913 ve de 1921 yılından çok ama çok geri olduğumuzu görmek gerçekten acı verici.
        Zaman zaman 60’lı yıllarda MEHTAP, KAYA gibi projelerle, 90’larda ise yerel yönetimlerde reform çabaları ile merkez-yerel arasındaki ilişkiler düzenlenmeye çalışılmaydıysa da başarılamıyor.
       2005 yılındaki belediye kanunundaki küçük düzenlemeye kadar ilçe belediye başkanı ilçe sınırları dışına çıkacağı zaman Kaymakam’dan izin alıyordu, il ise Vali’den malum. Vahamete bakın, binlerce oyla, halkın iradesiyle seçiliyorsunuz, belediye başkanı oluyorsunuz ama başka bir kente gitmek için mülki amirinizin onayı lazım. Atanmış birinin yani. Bu rezalet, ancak Avrupa Birliği uyum yasaları kapsamında düzeltildi. O güne kadar seçilmiş belediye başkanları bu duruma karşı bir talep yükseltmedi!
       Şimdi seçilirken vaat ettiğiniz ve seçilince de gerçekleştirdiğiniz asfaltın ömrünü bilmediğinize göre bol keseden asfaltlama sözü vermeyin derim. Nede olsa delik deşik edilen vatandaşın  parası.