Ermeni terör örgütü ASALA. Kafamızda hâlâ kazılı. Türkiye yıllarca bu belayla uğraştı. Çok şehit verdik..
ASALA deyince akla ne gelirdi?..
Fransa… Ermeni hamiliği..
Sonra ne oldu?..
ASALA bitti!.. Zannettik ki; Fransa ve müttefiklerini yola getirdik ve de ASALA terör örgütünün kökünü kazıdık.
Bir süre sonra gördük ki kazın ayağı öyle değilmiş.
ASALA’nın yerine PKK’nın kurulduğunu acı bedeller ödeyerek anlayabildik.
Hatırlayın, “Bayan Mitterrand”lı yılları ve Fransa’dan yükselen Kürdistan söylemlerini. Fransa’nın bölücü Kürtlere ve teröristlere nasıl kucak açtığını. Paris’ten yükselen ihanet seslerini unuttuk mu?..
PKK’lı üç teröristin Paris’te infazını dikkatlice takip ediyorum. Çok çeşitli kaynaklarla görüşüyorum ama Ankara’da kafalar çok karışık.
Fransa’nın 1990’lı yıllardan itibaren terör örgütü PKK’nın sivil ve militan kadrolarına nasıl kucak açtığını, onlara Paris’te nasıl sığınma yerleri tahsis ettiğini, Fransız istihbaratının eli kanlı örgütü ve sivil görünümlü uzantılarını nasıl kontrol ettiğini bilmeyen var mı?..
Fransız istihbaratından habersiz Paris’te PKK’lı teröristlerin faaliyet alanlarında ve yattıkları yatakların etrafında bırakın kuş uçmayı, sinek bile vızıldayamaz.
“Barış sürecini baltalama”, “iç hesaplaşma” palavralarına hiç inanmıyorum. “Büyük İsrail”in alt yapısı olan “Büyük Kürdistan” projesi için yol temizliği yapıyorlar. İş birlikçi AKP’ye “ev ödevinizi siz düzgünce yapın. Biz yolları temizleriz” dediler. Kayıkçı kavgaları ile kamuoyunu oyalıyorlar. Bir süre sonra da çıkacaklar “PKK terörünü bitirdik” palavralarını sıkacaklar. “Büyük Kürdistan” kurulunca bakalım PKK’nın yerini ne alacak?..
Uzman değilim. Sözü, işin ehillerine bırakalım.. PKK’lı üç teröristin Paris’te öldürülmesine ne diyorlar?..
Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran;
“İlk bakışta şunu söylemek mümkün. Türkiye’de terör örgütü ile yürütülen bir pazarlık süreci var. ‘Mücadele’ diyorlar ama resmen bir müzakere süreci var. Bu süreç, Türk halkında büyük bir rahatsızlık yaratmış durumda. Halkımızın sesi duyurulmuyor. Basın ve medya kanalından gündeme getirilmiyor ama Habur olayından daha fazla burukluk ve kırıklık yaşanıyor. Bunu sadece halk olarak da görmemek lazım, İmralı ile müzakereler yapılıyor ama PKK bir tek İmralı’dan ibaret değil. İmralı, Türkiye’nin eline geçtiği andan itibaren PKK’nın içerisinde bir sürü baş oldu. Karar mekanizmasına etki edecek unsurlar oluştu. PKK, sadece terör örgütü değil, Büyük Kürdistan’ı kurmak için planlanmış bir kurgunun parçası sadece. Bunun uyuşturucu, haraç toplama ayağı var, özellikle Avrupa’da. Bunlar, Türkiye’de yapılan müzakerelerin, bölücü başının şartlarının iyileştirilmesi ve KCK’lıların serbest bırakılması konusuna odaklanmasından rahatsızlık duyuyorlar. Meseleyi bu olaya getirirsek büyük bir ihtimalle kendi içlerinde bir yönetim, liderlik hesaplaşmasının ya da Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile yürütülen müzakerenin yapılış şekli, biçimi, belki de bizim bilmediğimiz pazarlıklar meselesinde anlaşmazlık yüzünden iç hesaplaşma olma ihtimali yüksek.”
Terör uzmanı Doç. Dr. Emruhan Yalçın;
“Bizim bilmediğimiz bazı hesapların göz önünde bulundurulabileceğini değerlendiriyorum. Ki bunlar parayla oynayan kişiler olması sebebiyle para yönünün de göz önünde bulundurulması gerekir. Kuzey Irak’a, Güneydoğu’ya KCK da dahil olmak üzere para gönderen elemanlar bunlar. Avrupa’dan ve değişik memleketlerden parayı toplayıp çeşitli aracılar vasıtasıyla o bölgeye gönderen kişiler. Bizim ilgilendiğimiz tarafı ile baktığımız zaman birincisi iç hesaplaşma dedik. İkincisi; Barzani’nin yaptırmış olacağı bir olay olabilir ki bu da önemli bir aktör. Çünkü, Barzani bu işten payelenecek. Bağımsız devletini kurmak suretiyle payelenecek. Tehlikeli görebileceği ya da süreci provoke edebileceğini düşündüğü kişileri saf dışı etmiş olabilir diye düşünüyorum. Barzani’nin başka bir bakış açısı da olabilir o da yine parayla ilgili. Kuzey Irak’a akan paradan Barzani’nin de payını aldığını düşünüyorum. Başka bir alternatife geldiğimiz zaman; ‘erin Kürt, derin devlet’ konusu. Derin devlet neden yapmış olabilir? O da süreci provoke edebileceğini düşündüğü kişileri ortadan kaldırıyor diyelim ama bu olay devlet açısından bakıldığında kabul edilemez ve provokeyi önleyecek kişilerin ortadan kaldırılması gibi düşünülemez, çünkü bu işi devlet başlattı. Alternatifleri tarafsız olarak ortaya koyduğumuzda bunlar ortaya çıkar. Ama devleti bu işten elimine ediyorum. Başka kim olabilir? Bize bu yolu gösteren CIA da yapmış olabilir. Bizim haberimiz olmadan yol üzerindeki taşların ortadan kaldırılması olarak değerlendirilebilir. Ki, böyle profesyonel bir olayın hem de şifre ile girilen bir binadaki daireye şifreyi bilerek girmesi ya profesyonel bir kişi olması gerekir ya da onların içlerinden bir kişi olması gerekir.
Fransız istihbaratı kuvvetli bir istihbarat. Bunu haber almış olması gerekir diye düşünüyorum. Ya da işbirliği ile yapılmış olabilir diye düşünüyorum. O zaman CIA’nın elinin daha kuvvetli olabileceği düşünülebilir. Bugün okuduğum bir haberde Fransa Cumhurbaşkanı, ‘Biri bizimle sık sık temasta bulunurdu’ diyor. Bir haber de, ’Fransa bu olayın altında kalmaz bu işi çözer’ diyor. Fransa’nın çözmediği çok olayları hatırlıyoruz. Fransa’da Paris’te metrolarda öldürülen Türk büyükelçilerinin, konsolosluk temsilcilerinin mahkeme sonuçlarının açıklığa kavuşturulmadığını biliyoruz. O nedenle bu olayı da ben açıklığa kavuşturacağını düşünmüyorum. Çokları, ‘Bu suikast sürece bir provokedir’ diyor. Ben tersini söylüyorum bu kişiler ortadan kaldırılmak suretiyle sürecin iyi işlemesini sağlayan bir gelişme de olabilir. Çünkü hızlı işlemesi birilerinin işine yarayacak. Birileri İmralı’dan çıkacak Diyarbakır’da bir eve geçecek. Artık ömründen de çok zaman kalmadı. Ömründen bahsederken bir başka konu da var o da 2014-2015 seçim süreci. Zaman daralıyor. O nedenle bazı şeylerin görülmesi ve puan alınması gerekir. Bunları da hızlandırmak gerekebilir diye düşünüyorum.”