Ülkenin ihtiyacı olan nitelikli insan gücünü ve bilim insanlarını yetiştirme, gençlerimizi geleceğe hazırlama, bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetleriyle beraber bilgiyi teknolojiye dönüştürme ve yöre kalkınmasına katkıda bulunma, yüksek öğrenimin asli görevleri.

Bunun yanında kültürel birikimi yarınlara aktarma, ülke sorunlarına çözüm üretme ve sorumluluğunu üstlenme özellikleri üniversitenin, yaşamımıza kattığı ve katacağı artılar. Ekonomik ve sosyal hayatta bilginin girdi olarak kullanılmasıyla verimliliğin ve kalitenin sürekli yükseltilmesi, artık toplum yaşamımızda olmazsa olmazlarımızdan.

Akıl sürecinin duygusal sürecin önünü alarak, kişilerin olayları görüp tartışarak farkına varılabilir kılan üniversite; evrensel değerlerle donanmış ve toplumun her kesimi ile güçlü bağlar kuran haliyle, Mardin’in gelişiminde rol oynayacak en etkin kurum olarak göze çarpıyor.

İşte bu gelişimin temel taşlarından olan böylesine bir kurumun asla göz ardı edilemeyeceğinin bilinciyle makamında ziyaret ettiğimiz Rektör Prof. Dr. Sayın Ahmet Ağırakça’ dan; geçmişin kavgasından ırak, Mardin’in hoşgörü ve kardeşlik ilkelerine bağlı sözleriyle beraber bilgi ve hikmetin ortaya çıktığı bu medeniyetle olan bağını görmek, memleketimiz konusundaki umutlarımı da arttırıyordu.

İnsanlığa kucak açıp yar olmuş, koynunda besleyip tarihe mal etmiş mezopotamyanın bu verimli topraklarında, sadece tarımsal bereketin değil, düşünsel ve ilmi bereketin yeşermesinde Mardin’in gerçekleriyle birebir buluşmuş ilim adamı sıfatıyla, eski yönetimin yolsuzluklarını ve aşırı lüks harcamalarını göreve başladığı an itibariyle ortadan kaldırması, elini taşın altına koyan objektif bir profil olarak karşımıza çıkıyordu.

Mardin’in zaman tünelindeki manzaralarını o günlerin bozulmamışlığıyla bizlere aktaran Sayın Ağırakça’nın, Artuklu Üniversitesiyle ilgili en önemli girişiminin Tıp Fakültesi açmak olduğu ve bu konunun Başbakan Sayın Davutoğlu’nun Mardin ziyaretlerinde dile getireceğini belirtmesi, tüm Mardin halkının arkasında durup üzerinde ısrar etmesi gereken bir girişim. Zaten devlet hastanesinin acil olarak Eğitim ve Araştırma Hastanesine çevirilmesi talebini dillendireceğini söylemesi de tıp fakültesinin açılması hususundaki ciddiyeti ortaya koyuyordu.

Kampüsteki olumsuzlukları gidermek, yaşayan diller enstitüsünü arzu edilen en üst seviyeye ulaştırmak, bölge halklarını herhangi bir etnik ayrımcılığa geçit vermeksizin kucaklamak noktasındaki samimiyeti eşliğinde barış sürecini destekleyen tavrını görmek, ortaya çıkacak pozitif enerjinin tüm bölgeyi de etkileyeceğinin habercisi oluyordu.

Verdiği eğitimle beraber teknolojik ve bilimsel gelişmeye öncülük etmesiyle sorumluluklarını yerine getirmiş sayılamayacak olan üniversitenin; kentin sosyal, kültürel ve ekonomik gelişimine olan katkısını göz önüne aldığımızda, Sayın Ağırakça’nın net mesajlar veriyor oluşu üniversite – kent işbirliğinin daha verimli olacağının müjdecisi olarak gözlemlenebiliyordu.

İlahiyat fakültesini aktif hale getiren, aldığı önlemlerle yakıt – araç bakım onarım masraflarını beşte bire düşüren, kendi döneminde üniversiteye tek bir öğretim üyesi almamasına rağmen Rektörlük seçimlerinde en çok oyu alan Sayın Ağırakça bir yönüyle dikkat çekiyordu ki o günümüz şartlarında çoğumuzda olmayan bir hasletti.

Neymiş o haslet diye soracak olursanız?

Yıllarca üniversitede görev yapmış ve o kurumların havasını sindirmiş biri olarak, cevabım…

Kimseye eyvallahı olmayan bilim adamı duruşu ve sözünü sakınmayan tavrıydı.