Niğde’mizde müstakil evlerin avlusuna eskiden “hayat” denirdi.  O evlerse ailelerin huzur kaleleri olarak hayatı kuşatırlardı.  Apartmanlar insanları üst üste bindirmeden önce evlerin kalbi hayatta atardı. Eski zamanlarda evler müstakil olduğu için her evin bir hayatı vardı.  Hayatın içinde çocuklar koşturur meyve ağaçlarına tırmanırlardı. Hayatlar en güzel çiçeklerle süslenirdi.  Kimsenin gölgesi kimsenin üstüne düşmez herkes kendi ufkunu temaşa ederdi. Fakat bu büyü artık bozuldu. Şöyle bir dışarıdan baktığımızda eski Niğde evleri şu an için beton binalar arasında ve caddeler arasında görülmemektedir. Apartmanlar birer yol kesici haydut gibi eski evlerin önünü kesmektedir.  Kale, Alaaddin, Eski Saray Tepeviran, Aşağı ve Yukarı Kayabaşı Mahallelerinde her gün bağrımızdan bir taş düşmekte ve her gün hayatlar yavaş yavaş silinmektedir.

Bu problem ne yazık ki ülkemizin her yerinde mevcuttur. Şehirler hızla dönüşürken eskiye ait tüm güzellikler ufkumuzdan kaybolmaktadır. Mazi ise kapanmaz bir yara olarak bağrımızda kanamaya devam etmektedir.

Evet, betonarme yapılar ne yazık ki hayatı bitirdi. Şimdi evler son model fakat ne yazık ki içlerinde bir hayat yok. Modernleşmeye yenik düşmüş bir çağın göbeğinde biten hayatların ağıtını yazmaksa yine biz şairlere düştü.  

 
Hayat bitti sormayın boşa
Bak duvarlar kalbimizin çok ötesinde
Bir kâğıt getirin yazayım derdimizi
Kim bilir hayat hangi hüznün çarşısındadır şimdi

 
Niğde gözlerini bozkıra dikmiş öylece
Serin bir türkünün gölgesinde Kale
Bir bulut geçiyor Kayabaşından
Bir atlı soluk soluğa aşıyor ovayı

 
Artık kurşun gibi ağır düşlerimiz
Uykunun karıncalanan ellerinde
Daha dün cennetten kovulmuş gibi
Hayatı bitirdik elbirliğiyle

 
O anneler şimdi nerde söyleyin
Derbent üstünde kaç güneş tutulur
Hayat bitti diyorum size
Şu betondan kafesler hangi yarayı sağar

 
 
Son tahlilde; modernleşirken geleneklerimizden kopmadan, eskiye ait değerlerimizi koruyarak atalarımızın soluklarını yaşatan bu eski evlere sahip çıkmak ve hayattan kopmadan hayatı yaşamak için geç kalınmış sayılmaz. Yeter ki hayatlarımızın kıymetini bilelim. Yeter ki bizi biz eden değerlerimizi özümseyebilelim.