Türk Ocaklarından yapılan açıklamada; 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin üzerinden bir ay geçti. Türk milleti, Türk devleti ve Türk ordusu ağır bir darbe aldı. Devletin bütün kurumlarıyla bir yeniden yapılanmaya şiddetle ihtiyacı olduğu açıktır. Bu süreçte, millet iradesinin tecelligâhı olan Gazi Meclis’te, bölücü terör örgütünün yan kuruluşu olan sözde parti dışında Ak Parti, CHP ve MHP arasında geniş bir mutabakat çerçevesinde hareket edilmesi, yeni bir millî uzlaşmayı sağlamak açısından hayati önemdedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinde harcı olan Türk Ocakları olarak bugüne kadar yaptığımız ikaz ve önerilerde bulunma görevimizi, hasbi bir anlayışla devam ettireceğiz.  Bu çerçevede, bugüne kadar meydana gelen gelişmeler ve yapılan bazı uygulamalar karşısında, aşağıdaki görüşlerimizi Türk milletine arz etmeyi tarihî bir görev saymaktayız:

1. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yeniden yapılanmasındaki referans çerçevemizi; devlet geleneğimiz, günümüz şartları ve gelecek tasavvurumuz şekillendirmelidir. Anlık tepkiler yerine, etraflıca düşünülmüş bir yol haritasına ihtiyacımız vardır. Bu topraklardaki bin yıllık hâkimiyetimizin temelinde, Müslüman Türk kimliğinin yattığı unutulmamalıdır. 15 Temmuz’un en çarpıcı derslerinden birincisi, “Türk milleti” gerçeğidir.
2. Anayasa ile güvence altına alınan temel hak özgürlükler kapsamında, insan haklarına saygılı “hukuk devleti” gereklerine uyulmalı; hâlen devam eden süreçte ve sonrasında yapılacak olan yeniden yapılanmada hukuk devleti olmakta her zaman öncelikli davranılmalıdır. OHAL ilan edilse de yürürlükte olan Anayasa’mız göz ardı edilmemeli, insan haklarından asla taviz verilmemelidir.

3. 15 Temmuz musibetinden çıkarmamız gereken en büyük derslerden biri; kutuplaşma ve ayrışma dilinin terk edilmesi, aramızdaki farklar yerine millet kimliğini vurgulamanın önemidir. Etnik ve mezhebî hatlarda Türk milletini ayrıştıran retorik ve söylemlerin tortularının hâlâ devam etmesi, bu dersin yeterince anlaşılamadığı endişesine yol açmaktadır. Partiler arası uzlaşmada da “kapsayıcı ve kuşatıcı Türk milleti” tanımı temel alınmalıdır.

4. Devlet idaresinin yeniden yapılanmasında geleneklerimiz dikkate alınmalıdır. Hain ve sinsi FETÖ/PDY yapılanmasının ordumuzda yol açtığı tahribatın, yöneticilerimizi ifrat-tefrit ikilemine sürüklememesi elzemdir. Askerî eğitimle ilgili okul ve kuruluşlar, çağdaş gereklilikler ve Türkiye’nin ihtiyaçları temelinde ele alınmalıdır. Askerî liselerin kapatılması kararı gözden geçirilmelidir. Güçlü bir Türk devleti, ancak güçlü bir ordu ile ayakta durabilir. Bu konu derhâl ele alınmalı, ordumuzun mensupları başka yapılardan emir alarak değil, emir-komuta zinciri içinde milletin iradesine tabi olmaya dayalı bir anlayışla yetiştirilmelidir.

5. Devlet kurumlarında yürütülen tasfiye çalışmalarında, başından beri dikkat çekilen kurunun yanında yaşın da yanmaması ikazlarına rağmen tersine uygulamaların artarak devam ettiği yönünde yoğun şikâyetler, basına yansımaktadır. FETÖ/PDY yapılanmasıyla hiçbir ilgisi olmayan kişiler, itibar suikastına uğramaktadır. Bunun yanında, malum yapının örgütlenme hiyerarşisiyle alakası bulunmayan, faaliyetini düne kadar devletin denetiminde sürdüren eğitim veya finans kurumlarıyla şu veya bu şekilde ilişkilendirilen pek çok masum insanın da hayatı kararmaktadır. On yıllardır faaliyetlerine göz yumulmak ve desteklenmek suretiyle palazlanıp devlete ve millete ihanet noktasına gelen bu yapının sorumluluğunu, saf ve temiz din duygularıyla hareket eden sıradan insanlarımızın sırtına yüklemek adaletsizliktir. 15 Temmuz’un en önemli kazanımı olan millet olma ve millî dayanışma duygusunu zedeleyen, örseleyen bu gibi uygulamaların bir an önce düzeltilmesi ve devletin temeli olan adalete, hakkaniyete halel getirilmemesi zorunludur. Bu açıdan, örgütlenme hiyerarşinin içindekiler ve darbeciler dışındaki geniş taban için 15 Temmuz, milat olarak kabul edilmelidir.

6. 15 Temmuz’un bir başka önemli dersi de devlet kadrolarında istihdamda siyasi parti, grup, cemaat, tarikat vb. mensubiyeti yerine ehliyet, liyakat, devlet ve millete sadakat ölçütlerine riayet edilmesinin gerekliliğidir. Son dönemde yapılan bazı rektör atamaları dâhil, üniversiteler ve eğitim kurumlarındaki görevlendirmeler, maalesef bu hususa yeterince dikkat edilmediğini göstermektedir. Tarihî bir fırsatı, fırsatçılığa kurban etmemeli, etmek isteyen bazı çevrelerin oyunlarına da gelmemeliyiz. Ordu ve üniversiteler başta olmak üzere önemli kurumlarda; devletin bütünlüğü ve bekası, milletin birliği davasına kendisini adamış; milli şuur sahibi; yetişmiş insan gücümüzün değerlendirilmesi tarihî bir zarurettir.

7. Devletin yeniden yapılanmasında, üzerinde en fazla durulması gereken hususların başında, toplumdaki din algısı ve bunu oluşturan yapı ve mekanizmalar gelmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, “din eğitiminin eğitim sistemi içindeki yeri” konusu serinkanlılıkla değerlendirilmelidir. Toplumumuzu hem sinsi yapılara hem de radikal-selefi akımlara karşı dirençli kılacak, kendi geleneğimizi geleceğe taşıyacak bir anlayışı güçlendirmeliyiz. Darbeci, sinsi sözde cemaat yapısının Türk toplumunda rağbet görmesinin arkasındaki saikleri, laikçiliğin yarattığı sorunları iyi tahlil etmek, din ve vicdan özgürlüğünü gerçek manada tesis etmek zorundayız.

8. Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi doğrultusunda, üniter millî devlet yapısından taviz vermemeliyiz. Bunun aksine yapılan uygulamaların yol açtığı tahribat açıkça ortadadır. Bir imparatorluğun yıkıntılarından millî devlet inşa edenlerin süreçteki bazı uygulamalarının yol açtığı olumsuzluklar, üniter millî devlet tercihinin yanlışlığını asla göstermez. Milletin, tarihi ve değerleriyle barışık, onları özümsemiş bir anlayışla millî devletimizi yeniden yapılandırmalıyız.

9. Bir başka paralel devlet yapılanması olan PKK/KCK’nın uygulamalarının da açıkça gösterdiği üzere, mahallî idarelerle ilgili olarak geçmiş dönemde yapılan bazı vahim hataların düzeltilmesi de aciliyet kazanmıştır. Etnikçi ve mezhepçi yapıların vereceği zararları öngöremeyen sözde adem-i merkeziyetçi iddialara iltifat edilmemelidir. Ayrıca PKK/KCK’yı açıktan destekleyenlere, FETÖ taraftarlarına yapılan muamelenin aynısı uygulanmalıdır.  
10. Türk milletinin kendi medeniyetinin olduğuna, Batı’nın kuyruğu değil, kendi medeniyet coğrafyasının önderi olması gerektiğine inanan ve bunu on yıllardır savunan Türk milliyetçileri olarak son dönemde, dış politikada Türkiye’yi bir cendereden diğerine itmeye matuf girişimler konusunda da devletimizi yönetenleri ikaz ediyoruz. Darbe girişiminde, Türk devleti ve milletinin ezici çoğunluğuna karşı ikircikli, hatta darbeyi destekler tutum alan Batılı müttefiklerimizin tavrını asla unutmamalıyız. Bununla birlikte, sözde ulusalcı bazı çevrelerin propagandalarına teslim olmak, tarihî tecrübemizin derslerini unutmak da vahim bir hata olur. Türkiye, kendi tarih ve medeniyeti ve çıkarları temelinde dış siyasetini gözden geçirmeli ama asla “Denize düştüm!” diye düşünüp yılana sarılmamalıdır.

11. 15 Temmuz ruhunu tahkim etmek, milletimizin geleceğini inşa yolunda birlik dilini muhafaza etmek istiyorsak başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, kucaklayıcı ve kapsayıcı bir söylemi hepimiz benimsemeli, millet olma bilincini diri ve güçlü tutmalıyız. Aksi takdirde, darbe ve işgal girişiminin arkasındaki güçler, sadece ordumuzu zaafa uğratmak suretiyle Orta Doğu coğrafyasındaki planlarını gerçekleştirmede emellerine kavuşmuş olmayacaklar aynı zamanda ülkemizi bölüp parçalama hedefi yolunda da önemli bir adım atmış olacaklardır" denildi. 

 
Editör: TE Bilişim