— Teferruatla uğraşırken işin özü kaybedildi.

— Dua kitabı okumaktan dua etmek unutuldu.

— Dünyalık peşinde koşarken âhiret unutuldu.
— Para-pul peşinde koşarken insanlık unutuldu.

— Dalavere çevire çevire, dostluklar unutuldu.
— Cesetlerin düzgünlüğü uğruna ruhlar öldürüldü.

— Doğru yolda ‘yanlış adamlar’la yolculuk yapıldı.
— Mevki-makam peşinde koşarken adamlık unutuldu.

— Birlikte yola çıkanlar, ihânete uğrayıp yolda bırakıldı.
— Başkalarını eğitmek uğruna, kendimiz eğitimsiz kaldık.

— Mutluluk peşinde koşarken, yollar şaşırıldı ve sapıtıldı.
— ‘Zina’ serbest bırakıldı, ‘kürtaj’ın yasaklanması düşünülüyor.

— Yıllar yılı dost görünerek arkadaşlıklarımız istismar edildi.
— Ahlâkî ve ‘etik’ değerler uğruna, büyük ölçüde ahlâksızlaştık.

— ‘Vatan- millet- Sakarya’ diye diye, ‘vatan’ ve ‘millet’ unutuldu.
— ‘Hukuka ve mevzuata uygun’ diye her türlü ahlâksızlık yapıldı.

— ‘Ekmek peşinde’ koşarken, her gün milyonlarca ekmek çöpe atıldı.
— ‘Dâva, dâva’ diye, kendi çıkar dâvamıza insanları hizmet ettirdik.

— ‘Yarın bambaşka bir insan olacağım’ deyip bugünden başlamayanlar, hiç bir zaman ‘bambaşka bir insan’ olamadılar.

— Gözlerini hiçbir şeyin doyuramadığı bazı insanların öldükten sonra doyup doymadıklarını Allah’ın hiçbir kulu, bugüne kadar öğrenemedi ve öğrenemeyecek de…

— Gençlerimize sanki ‘ahlâklı’ olmayı ve manevî değerler aşılamışız gibi, onların toplumdaki davranışlarını garipsiyor, ayıplıyor ve ‘saygısız’ davranışlarından bahsediyoruz.

— Din’e karşı çıktık, ‘helâl ve haram’ kavramlarını kaldırdık, sonra da etlere fare eti, eşek eti, at eti ve köpek eti konduğundan ve hileli gıdalardan şikâyet ediyoruz.

— Ömürlerimiz boyunca hep ‘başarının anahtarı’nı bulmak için koştuk ve bulamadık… Hâlbuki bilmemiz gereken yegâne husus, herkesi memnun etmenin ‘başarısızlık’ olduğunun bilinmesiydi. Onun da farkında olamadık.

— Yıllar yılı arkasından gidilen ve ‘adam’ sanılan pek çok zevatın aslında, hiçbir değer taşımadıkları ve ‘adamlıkla’ da hiç ilgilerinin olmadığı anlaşıldı ama “atı alan Üsküdar’ı geçti” ve geçen zamanlara yazık oldu.

— Belli bir makama gelince veya birileri getirince, ‘büyüklük kompleksi’ne kapılıp, yıllar yılı birlikte yaşadığımız dostlarımızın ve arkadaşlarımızın gözlerinin içine baka baka, onlara yalan söyledik, onları hep küçük gördük.

— Toplumumuzun büyük bir kesimi ‘muhafazakârlığı’ yıllar yılı büyük bir meziyet ve güzellik sayarken, ‘kötüleri’ de ‘muhâfaza’ etmekten ve özenle ‘korumaktan’ kaçınmadı.

— Hayvanların öldürülmesine ve katledilmesine çok ama çok acıyıp üzülürken, dünyanın büyük bir bölümünde gerçekleşmekte olan insan katliâmına ses çıkarılamaz olundu.

— ‘Vatanı kurtarması’ için yetiştirilen, desteklenen ve görevlendirilen bir kısım zevat, görevleri tamamlandıktan sonra,‘kurtardıkları’ vatanın üzerinden hiç inmek bilmediler.

— Geçmiş kötülene kötülene, geçmişin mirası reddedile reddedile, güzel bir gelecek ‘inşa edilmeye’ çalışıldı, ama ‘geçmiş kötülenerek’ güzel bir geleceğin olmayacağı/olamayacağı hâlâ anlaşılamadı.

— Yamuklukları, yanlışlıkları, yalan-dolanları ve sinsilikleri binlerce defa tecrübe edilip tescillendiği halde, yaşını başını almış ama kendini hâlâ genç zanneden, her tür yemeğe ‘maydanoz’ olan ve her durumdan kendine vazife çıkaran bazı nankörlerin adam olacaklarını safdillikle bekliyor ve umuyoruz.

— ‘Gericilik’ ve ‘irtica’ ile yaftalayarak, din’e karşı çıktık, din eğitimi vermedik ve dine karşı veya dinden habersiz nesiller yetiştirdik. Sonra da öğrencilerine cinsel tacizde bulunan, işyerlerinde çalışanlara sarkıntılık eden, toplu taşıma araçlarında meydana gelen ahlâksızlıklardan şikâyet eder olduk. ‘Ekilen’ ne ise ‘biçilecek’ olanın, ‘ekilen’ olduğunu hiç düşünmedik…

— Gençlikleri boyunca hep bir ‘ kutsal dâvâ’ uğrunda ‘koşanların’ büyük bir kısmı, yıllar sonra geldikleri mevki ve statü noktasında, ‘geçmişte mi doğru davrandık, yoksa şimdi mi doğru yapıyoruz?’ diye kendilerini sorgulamaya başladılar. Buna rağmen görüntü itibariyle eski davranış şekillerini sergilemekten de kaçınmadılar. Görüntüye bakılırsa, onlar hâlâ vatansever (!), hâlâ ideâlist (!), hâlâ stratejist (!) ve hâlâ büyük (!) dâvâ organizatörü (!)

Hâsılı vel kelâm:

Âhh, ah…

Söyler misiniz, şimdi ben ne yapayım?

Siz, ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Yapılan tespitlerin birilerine bir faydası olur mu?




Prof. Dr. Salih Şimşek yazdı 




Editör: TE Bilişim