1- Betonun saltanatını kırarak insan ruhuna zulmetmeyen şiir gibi şehirler medeniyetimizin özlediği şehirlerdir. Bu şehirler ahireti hatırlatan şehirlerdir. Bu şehirler cennetten birer nişan taşırlar. Buhara, Semerkant, İstanbul gibi şehirler bu şehirlerin ruhunu kalbinde taşıyan şehirlerdir.

2-   Şehir medeniyetin kurulduğu medinedir. İnsanı bedevilikten kurtaran ve İbn-i Haldun’un ifadesiyle hederiliğe yani medeniliğe ulaştıran mahfillerdir. İnsanlığın potansiyel istidadının inkişaf ettiği yerlerdir.

3-  Tüm insanların caddelere döküldüğü ve vitrinlerin ruhumuzu kemirdiği şehirler bizim şehirlerimiz değildir. Bu şehirler olsa olsa cehennem kaçkını zebanilerin volta attığı şehirlerdir.

4- Parlak caddelerinde gösterişten geçilmeyen arka sokaklarında ise sefaletin hüküm sürdüğü şehirler ise adı konmamış nice acının girdabında boğulup durmaktadırlar. Modern dünyanın kulakları sağır olduğu için bu şehirlerin feryadını bir türlü duymamaktadır.

5-  Şehir tabiattan kopuk olmamalıdır. Tabiattan kopuk ve yapay şehirler birer beton mezarlığından başka bir şey değildirler. Yeşil ki bir şehre en çok yakışan renktir.

6-  Edebiyat sanat ve kültür adına kalıcı eserler bırakmayan ve maddi konulara verdiği önemi manevi konulara vermeyen şehirler tarihte hiçbir zaman adı anılmayacak olan kayıp ve ölü şehirlerdir.

7-  Şehirler insanların kendini keşfettikleri ve geliştirdikleri yerler olmalıdır. İnsan ruhunu inkıraz ettiren şehirler bir keşmekeşin bir tüketimin ortasına kurulmuş cehennemden farksızdırlar.

8-  Hayatı sırf dünya hayatından ibaret gören algılar ebedi bir hayata namzet olan insanı gerçek manada anlayamazlar. Böyle algılarla kuşatılmış şehirler ise birer anlamsızlık çölüdür.

9-  Kent ile şehir arasında büyük farklar vardır. Kent yapay ve tarihsizdir. Şehir ise kökünü geçmişten alır. Şehirleri tarihten koparıp birer ruhsuz kente çevirmek terakki değil bir yıkımdır.

10- Eski dönemde şehirlerin merkezi o şehrin en büyük mabediyken daha sonra fabrika merkez haline dönüştürmüştür. Günümüzün post-modern dünyasında ise alışveriş merkezleri şehirlerin merkezine dönüşmektedir.

11- Küçük esnafı büyük mağazalarda birer tezgâhtara dönüştüren modern kent algısı insani ilişkilerde ki sıcaklığı tüketerek yerini hissiz ve ruhsuz bir ilişkiler ağına bırakmaktadır.

12- Günümüzün şehir algısı ölümü dışlayarak onu şehrin dışında bir alana hapsetmektedir. Ölümden korkan ve onu dışlayan şehir algısı makyajlı, samimiyetsiz ve ruhsuz bir şehir algısıdır.

13- İnsanı anlayamayan ve onun ontolojik gerçekliğinin farkına varamayanların eşya ile münasebetleri araçları putlaştırıp birer amaç haline dönüştürmekten ibarettir. Bu noktada şehirler bizi ebedi hayata hazırlayan birer araç olmalıdır.

14- Şehirleri günümüzün modern bedevileri olan uluslararası şirketlerin ve çılgın tüketim kültürünün etkilerinden kurtarmak hayati derecede önemlidir. İnsanı birer tüketim nesnesi haline dönüştüren yapay ve ruhsuz algılar kırılmalıdır.

15- İnsanı eşref-i mahlûkat olarak görmeyen anlayışların kurduğu şehirler güçlünün korunduğu zayıfın ise ezildiği şehirlerdir. Dünya üzerinde kendi yaşadıkları yerleri cennete çeviren batılılar bunu sağlamak için Ortadoğu ve Afrika’da ki şehirleri birer cehenneme döndürmektedir. Kan ağlayan Şam kan ağlayan Bağdat buna örnektir.

16- İslam dünyasının şehirleri kardeş şehirlerdir. Buhara’dan Bursa’ya oradan Bosna’ya uzanan şehirlerimiz aynı ruhun kurduğu şehirlerdir. Kalplerimizde ki mesafeler azaldıkça şehirlerimiz arasında ki mesafelerde azalacaktır.

17- Şehirler insanlara insanlar ise şehirlere benzer. Her şehrin kendi nev-i şahsına münhasır bir yapısı vardır. Aynı torna tezgâhından çıkmış gibi duran şehirler seri üretilmiş birer robottan farksızdırlar.

18- Komşunun komşusunu tanımadığı, öldüğünde bile kimsenin haberinin olmadığı şehirler kendi elimizle inşa ettiğimiz betondan bir hapishane olarak tüm acımasızlığıyla haritada yerini korumaktadır.

19- Yoksullar ile zenginler arasında ki gelir gider uçurumunun giderek fazlalaştığı şehirler ilerleyen zamanlarda çıkabilecek her türlü kaosu içinde barındırmaktadır.

20- Verimli ovalara bina yapmak sağlıklı ve doğurgan bir kadını kısırlaştırmak gibidir. Bu noktada şehirlerin genişleme alanı verimli ovalar yerine depreme daha dayanıklı ve zemini sağlam olan dağ etekleri olmalıdır. Bu yolla evler birbirinin manzarasını kapatmayacak, insanlar betonlar sokaklar arasında kaybolup gitmeyecek hem de araziler kullanılamaz hale gelmekten kurtulacaktır.

21- Her şehrin ayrı bir ekonomi dalı olmalıdır. Bir şehir aynı anda hem sanayi hem turizm hem de eğitim şehri olmaya kalkarsa hiçbirini olamaz. Ayrıca tarihi ve doğasıyla ön plana çıkan şehirleri sanayileşme yoluyla mahvetmenin kimseye bir faydası dokunmaz.

22- Kırsalın boşalarak insanların hızla büyük şehirlere akın etmesi sıkıntı verici bir durumdur. Bu durumda çoğu şehir taşıyabileceği nüfusun birkaç katı nüfusla mücadele etmektedir. Bunun yerine muhtelif yerlere yeni kentler inşa edilmeli ve buralar cazibe merkezi haline getirilmelidir.

23- Şehirleri her açıdan daha güvenli ve sağlıklı şehirler haline dönüştürmek ve bunun için ileriye dönük projeler üretmek hayati derecede önemli bir husustur.  Sağlıksız bir büyüme kanserli bir hücrenin çoğalması gibidir. Bunun için gerekli her türlü önlemin alınması gerekmektedir.

24- Bazı şehirlerde yağ un ve şeker olduğu halde bir türlü helva yapılamamaktadır. Uçsuz bucaksız ve sulak tarım arazilerine ve dinamik bir genç nüfusa sahip olduğu halde hala fakirlik içinde boğuşan illerimiz vardır. Bu fakirlik bir kader olmayıp tamamen organizasyon hatasıdır.

25- Maddi ve manevi temizlik bir medeniyetinin temel harcını oluşturmaktadır. Bu vasıflardan mahrum şehirler medeniyetten yoksun şehirlerdir. Bir şehrin ne kadar gelişmiş ve ne kadar medeni olduğunu onun temizliğinden anlamak mümkündür.

26- Ahilik geleneğinden gelen ve helal kazanç peşinde koşan esnafları, ilim hikmet peşinde koşan talebeleri, evlerini cennete çeviren hanımları, dürüstlükten ayrılmayan memurları ve alın teri döken işçileri ile şehirlerimiz cennetten birer köşeye dönmelidir.

27-  Son tahlilde şehirler medeniyetin kurulduğu ve yaşatıldığı yerlerdir. Bizim medeniyetimiz inançlarımızdan beslenen bir medeniyet olduğu için şehirlerimizi bizi var eden değerler üzerine inşa etmeliyiz. Yardımlaşma dostluk vefa ve sevgi şehirlerimizin temelini süsleyen hasletler olmalıdır.