Merhametten maraz doğar” derler ya doğrudur. Her Müslüman Türk’ün ibretle okuyacağını umduğum yazımı, bu günlerde günün anlamına uygun olduğu için okurlarıma sunmak istiyorum.

Dünya tarihine 16. asırda “TÜRK ASRI” damgasını vuran Kanuni Sultan Süleyman iyi bir eğitim gördü ve şehzadelik döneminde sancakbeyliği ve valilik yaptı. 30 Eylül 1520 tarihinde yirmi beş yaşında tahta çıktığında, ilk yaptığı iş mağdur olan halkının durumunu düzeltmek oldu. Saltanatı süresince de buna özen gösterdi. “KANUNİ” namıyla tarihe adını yazdırdı. Avrupalılar ona “MUHTEŞEM SÜLEYMAN” dediler. Bu dönemde Osmanlı toprakları üç kıtaya yayıldı. Belgrat alındı. Viyana kapılarına kadar varıldı. Rodos Türk topraklarına katıldı. Macaristan, Avusturya ve Mohaç zaferlerinden sonra Almanya ve İtalya üzerine seferler düzenlendi. Akdeniz, Ege ve Karadeniz Türk gölü haline getirildi. Barbaros Hayrettin Paşa “KAPTAN-I DERYA” olarak bu denizlerde yelken açtı ve emniyeti sağladı. Adaların tamamı Türk topraklarına katıldı. Tunus’un yönetimi Türklerin eline geçti. Preveze Savaşı Türk’ün şan ve şerefi oldu.
Türkler, Arap yarımadasından sonra Cezayir ve Trablusgarp’ı fethetti. İtalya’nın ortasına doğru ilerledi. Malta adasını kuşattı. Kızıl denizden geçip Hindistan’a vardı. Macaristan tamamen Türk egemenliği altına girdi. Haçlı orduları bozguna uğratıldı. Belgrat alındı. İran, Nahcivan ve Zigetvar seferleri yapıldı. Esir düşen Fransız kralının isteği üzerine de Osmanlı orduları Fransa’ya girdi.
Fransa Kralının Kanuni’den Yardım İstemesi
1516 yılında İspanya Kralı olan Carlos, üç yıl sonra Almanya İmparatorluğuna seçildi ve “V.ŞARL”  unvanını aldı. Veraset yoluyla büyük toprakların sahibi oldu. Rakip olarak da Fransız Kralı ile mücadeleye başladı. Onu, Povia Savaşında (24 Şubat 1525’de) esir etti ve Madrid’de hapsetti.
Esir Fransız Kralı 1.François ve annesinin mektuplarını, Kont Jan Frangian adlı bir elçi İstanbul’a getirdi. Mektupta kralın annesi Solvoie oğlunun kurtarılması için padişahın yardımını istiyordu. Kral ise, hapisten kurtulması halinde Kanuni Sultan Süleyman’a minnet duyacağını, köle gibi hizmet edeceğini bildiriyordu. Mektubunda;
—Siz ki şanı yüce olan şahlar şahısınız. Bu işin çözülmesine yardım edilmesi neticesinde minnettarlıkla köleniz olacağımdan şüpheniz olmasın” diyordu. Bunu üzerine Kanuni, Fransa Kralına hitaben yazdığı mektupta;
—Allah-ü Teâlâ’nın lütuf ve yardımıyla, peygamberimiz Hz. Muhammet Mustafa (S.A.V.)’nın mucizesi, dört halifenin ve Allah’ın sevgili kulları olan velilerin mukaddes ruhlarının yardımıyla;
Ben ki; Sultanların Sultanı, hakikatlerin buhranı ve yeryüzünün taç dağıtan sahibi, Akdeniz’in, Karadeniz’in, Rumeli’nin, Anadolu’nun, Karaman’ın, Rum’un, Zülkadriye’nin, Diyarbakır vilayetlerinin, Kürdistan’ın, Azerbaycan’ın, İran’ın, Şam’ın, Halep’in, Mısır’ın, Mekke ile Medine’nin, Kudüs’ün, bütün Arabistan’ın, Yemen’in ve daha nice memleketlerin ki, büyük ecdadımın, (Allah onların buhranlarını nurlandırsın) kaahir kuvvetleri ile feth eyledikleri ve Cenab-ı Hakk’ın bana nasip eylemiş olduğu, ateş saçan kılıcımızla zafer kazanarak feth eylediğimiz nice diyarın Sultanı ve Padişahı, Sultan Beyazıt Han oğlu, Sultan Selim Han oğlu, Sultan Süleyman Han’ım.
Sen ki; Françe memleketinin beyi, Françesko’sun. Saltanat makamıma elçi olan Jan Frangian ile gönderdiğin mektup ve ayrıca şifai ricaların bana ulaştırıldı. Memleketinizi düşmanın işgal ettiğini ve halen hapiste olduğunuzu bildirip, kurtulmanız hususunda benim tarafımdan yardım edilmesini dilemişsin. Her ne demiş ve istemişsen bana ulaştırıldı. Ve bana arz olunan hususlar tafsilatıyla bilgime sunuldu.
Şöyle ki; beylerin esir alınıp hapsedilmesi, acayip şeylerden değildir. Gönlünü rahat tut. İçindeki ateşi söndür. Bizim büyük ecdadımız, Allah (c.c) kabirlerini nur etsin, daima düşmanı kovmak, memleketler fethetmek için savaş yapmaktan geri kalmamışlardır. Biz dahi onların yolunda yürümekteyiz.
Her zaman memleketler ve aşılması güç, sağlam kaleler fethetmişiz. Gece-gündüz atımız eyerlenmiş, kılıcımız kuşanılmış durumdadır. Kader ne ise o olsun. Bizim fikrimizin ne merkezde bulunduğunu, gönderdiğiniz elçiden sorup öğrenebilirsin.
Dilediğin üzere bütün teçhizatı ile donanmamı Hayrettin Paşa kumandasında gönderiyorum. Şarlken’in hilesinden kendini koru! Düşmanlarınla başa çıkabileceğin güce kavuşmadan sakın barış yapmayasın!
Bana itibar gösterip güvenenlere Cenab-ı Hakk da yardım eder. Zaferler kazanan kılıcımın gölgesinde huzur içinde olurlar” demektedir.
Yukarıda karşılıklı yazılan mektuplardan anlaşıldığına göre, o dönemde Fransa Kralı, Türk Hükümdarına köle olmaya hazırdır. Avrupa ve Asya ülkeleri ise Türklerden maddi ve manevi yardım dilemektedir. Osmanlılar dünyanın en güçlü devletidir ve ekonomisi de sağlamdır.
Acaba o günden bugüne ne değişti de bu mektubun içeriği tersine döndü. Bu konuda kendimizi sorgulamak zorundayız. Nerede hata yaptık? Nasıl bu duruma düştük?
İşte tarih, işte Fransa’nın bugünkü yöneticileri Bir milletin nankörlüğü ancak bu kadar olur. Yukarıdaki mektubun yorumunu da siz değerli okurlarıma bırakıyorum.