Bulunduğuyla yetinmeme ve sürekli ilerleme isteği, insanoğlunun bu günkü medeniyetlerinin oluşma noktasındaki en önemli itici gücü olarak çıkar karşımıza.

Bireysel bazda hepimiz bu ilerlemenin içerisinde bilerek ya da bilmeyerek aktif bir halde bulunur veya yaşarız.
Yaşantımız içerinde aldığımız sorumluluklar, üstlendiğimiz görevler, hayat akışının sürati içerisinde bir akarsu gibi bizleri de sürükler, götürür.

İşte bu koşuşturmaca da sıkça duymaya başladığımız “Yapamıyorum”, “Olmuyor”, “Neden beceremiyorum” sorularını sormamız, bunlara cevap veremememiz ya da verebilecek cevaplara gerekçeler üretecek sebepler peşinde olmamız bir şekilde zorlar çoğumuzu.

Yukarıdaki sızlanmalarımıza nihai olarak koyduğumuz ve hemen hemen hepimizin ortak şikayeti, “bunalıyorum” tanımlamasıdır.

Peki, “Neden ve nasıl bunalırız”, “Bunalım nedir?” sorusuna bakacak olursak, kısaca bunalım; olaylar karşısında çıkış yolu bulamama hatta daha geniş bir bakış açısıyla, çözümsüzlüktür.

Örneğin bir iş yapılması gerekiyor, bu işi yapmakta bize düşüyor. Çok geçmeden hatta hiç başlamadan, “olmuyor” demeye yöneliyoruz. İşin garibi neden bunaldığımızı, neden başarısız olduğumuzu veya olabileceğimizi cevaplama ihtiyacı duymadığımız gibi, bu soruları sormayı ve cevaplamayı belirsiz bir tarihe ertelediğimiz için de herhangi bir adım dahi atmıyoruz.

Bunalmamıza yol açan etkinliklerden en önemlisi, işlerimizin yoğunluğu ve onunla beraber zamanında işi bitirememektir. Bunlar pratikte iş yapmamızın ve işi almamızın önündeki engellerdir. Yine de temel sıkıntılarımızın biri de emek vermeden, sabır göstermeden sonuca ulaşmayı istememizdir.

Yapacağımız işi bitirebilmek için düşünmemiz, düşünmeyle beraber o işe yoğunlaşmamız, çalışmamız, üretmemiz, kaynakları ortaya çıkarmamız ve her şeyden ötesi, bunların toplamı olan, emek dökmemiz gerekmektedir.

İnsanoğlunun, emek dökebilme noktasında ortaya çıkması gereken, fedakarlık ve gönüllü çabalama davranışlarının kolay olmaması, karşısına zaaf olarak çıkabilmektedir.

Tabi ki bir işe başlamak ve sonuçlandırabilmek en iyisidir.

Ama öyle ya da böyle başarmak için ısrarcı olmak gerekmektedir.

Ne zaman bir işi sonuçlandırabilmek için ısrarımızı yitirirsek otomatikman başarısız olmaya çanak tutarız. Bunun en önemli sebeplerinden biri de sıkıntıya gelememektedir.

Lakin sıkıntıya gelememek; özünde emek vermek ve çaba harcamaktan kaçmak demek değil midir?

Öyleyse bunalıma düşmeme, özünde emek dökmekten kaçınmadan ısrarcı bir şekilde sıkıntılara göğüs germeyi göze almak.

 İşlerin olumsuz yönlerinden ziyade olumlu yönlerine bakarak, başarılı olmanın anahtarını sürekli cebimizde taşıma ve kullanabilmeyi becermemiz en önemli özelliklerimizden biri olmalıdır.

Bunalmaktansa, başara bilmenin hazzına varabilecek iradeyi göstermek, geleceğe daha sağlam temeller atmamızda etkin olacaktır.

O zaman bunalıp bunalmama bizim elimizde ise…

O karar da sizin…