Önemli olan insanların Allah’a muhtaç olduklarını idrak edebilmeleridir.
    Allah insanları başıboş bırakmaz;
KIYAME - 36 yahsebul’insânu en yutreke sudâ (sudân). İnsan başı boş (sorumsuz) bırakılacağını mı zannediyor?
  
Rabbimiz her zaman insanların dünya ve ahiret saadeti yani mutlu olmasını ister bunun içinde bazı olmazsa olmaz kuralları var. Bu kuralları insanların idrak edebilmeleri yaşadıkları sıkıntılar sonucu aklede bilmeleri gerekir ki; Allah yardım etmedikçe sıkıntıdan kurtulamayacağını bilsin 
 
EN'AM - 17: Ve in yemseskellâhu bi durrin fe lâ kâşife lehu illâ huve, ve in yemseske bi hayrın fe huve alâ kulli şey’in kadîr (kadîrun).Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, o taktirde onu, O'ndan başka giderecek yoktur. Sana bir hayır dokundurursa, artık O, herşeye kaadirdir.
     
     İnsanların Allah'a muhtaç olmadıklarını düşünmeleri yani müstağni olmaları nedeni ile yaşadıkları tatbiki İslam ile Allah'a teslim olamamaktadırlar. Bu nedenle dünya ve ahiret saadetine sahip olamazlar.
     Genelde nefsleri ile sahip olmak istedikleri veya arzuladıkları şeylere sahip oldukları zaman, kendilerini mutlu olduklarını zannederler. Bu mutluluk değil sadece bir zevktir.
 
Peki, bir insan mutlu olabilmek için Allah’ın yardımını nasıl alır?
    Her şeyden önce Allah’ın imtihanlarını Allah’ın istediği gibi sonuçlandırmamız lazım. Yani sabredip Allah’a yalvarmamız lazım ki Allah’a muhtaç olduğumuzu kalbimizle iman edelim.
 
BAKARA - 155: Ve le nebluvennekum bi şey’in minel havfi vel cûi ve naksın minel emvâli vel enfusi ves semerât(semerâti), ve beşşiris sâbirîn(sâbirîne).Ve sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da maldan, candan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele.
     İşte insanların ömürleri boyunca yaşadıkları imtihanlar onları Allah’a sığınma istekleri oluşması içindir. Eğer insan yaşadığı imtihanlar için Allah'a dua etmesi ve Allah’tan yardım istemesi sonunda mutlaka Allah olmazsa olmaz kuralını size anlatacak bir dostunu gönderir. Allah’ın ilk kuralı size kendisine davet eder;       
 
RAD - 14:Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıh(bâligıhî), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin).Hakkın daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun ağzına, suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir. O (su), ona ulaşacak değildir. Ve kâfirlerin daveti, dalâletten (su nasıl onların ağızlarına ulaşamıyorsa, dalâlette olanlar da hidayete ulaşamaz) başka bir şey değildir.
    Allah’ın görevlisi de sizi Allah’a davet eder. Çünkü Allah’tan yardım alabilmeniz ve (dünya, ahiret) mutluluğunuz bu davete icabet etmenize bağlıdır.
 
FUSSİLET – 33: Ve men ahsenu kavlen mimmen deâ ilâllâhi ve amile sâlihan ve kâle innenî minel muslimîn(muslimîne). Allah'a davet eden ve salih amel (nefs tasviyesi) yapan ve: “Muhakkak ki ben teslim olanlardanım.” diyenden daha güzel sözlü kim vardır?
   
Bu davet Peygamberimiz  Efendimiz (S.A.V) tarafından da Allah’ın emir ile yapılmıştır ve etrafındaki Ashabıda bu davete icabet ederek güzel insanlar olmuşlardır.
 
KASAS – 87: Ve lâ yasuddunneke an âyâtillâhi ba’de iz unzılet ileyke ved’u ilâ rabbike ve lâ tekûnenne minel muşrikîn(muşrikîne). Ve Sana indirildikten sonra, Allah'ın âyetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. Ve Rabbine davet et (Allah'a ulaşmaya çağır). Ve sakın müşriklerden olma!
  
Müşrik olmamak için davete icabet etmemiz lazım ki müşrik olmayalım. Davete icabet edenler aynı zamanda Sırat-ı Müstakim’e de davet edilmiş olur. Çünkü Peygamberimiz Efendimiz (S.A.V.) de Sırat-ı Müstakim’e davet etmiştir.
 
MU'MİNUN – 73: Ve inneke le ted’ûhum ilâ sırâtın mustakîm (mustakîmin).Ve muhakkak ki; sen, mutlaka onları Sıratı Mustakîm'e davet ediyorsun.
   
     İşte namaz ibadetlerini kılan inanan insanlar günde en az kırkbeş defa fatiha okurlar ve Allah’tan Sırat-ı Müstakim’i isterler de neden istediklerini ve niçin istediklerini bilmezler. Hâlbuki Sırat-ı Müstakim Allah’a istikametlenmiş yoldur.
 
EN'AM – 126:Ve hâzâ sırâtu rabbike mustekîm(mustekîmen),  kad fassalnâl âyâti li kavmin yezzekkerûn(yezzekkerûne). Ve bu, senin Rabbine istikametlenmiş (yönlendirilmiş) yoldur. (Allah'a götüren yoldur). Tezekkür eden bir kavim için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.
   
Allah’a istikametlenmiş yola Allah’a ulaşmak için istenir ki bu ayni zamanda Allah’a kul olmaktır.
 
YASİN – 60: E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn (mubinun). Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.
 
YASİN – 61: Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm (mustekîmun). Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.
   
Demek ki Allah’a davet edilen kişiler davete icabet ederlerse ki bu onların Allah'a ulaşmayı dilemeleridir ki bu Allah’a mülaki olmayı dileyenlerin dalaletten kurtulup hidayete ermelerine neden olur. İşte Allah'a yönelen ve Allah’a teslim olmayı dileyen insanlara Allah’ın yardım sözü vardır.
 
ZUMER – 54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne). Ve Rabbinize (Allah'a) yönelin(ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O'na (Allah'a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah'a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.
    
Allah’ın kuralı bu. Eğer Allah yardım ederse o zaman hidayete erer ve hüsrandan kurtulursunuz. Hidayete erersiniz. Davete icabet etmezseniz ki bu kibirli ve Allah’a karşı müstağni olduğunuzu gösterir.
 
TEGABUN – 6: Zâlike bi ennehu kânet te'tîhim rusuluhum bil beyyinâti fe kâlû e beşerun yehdûnenâ fe keferû ve tevellev vestagnâllâh(vestagnâllâhu), vallâhu ganiyyun hamîd (hamîdun). İşte bu, onlara resûlleri beyyineler (açık deliller) getirdiği zaman: “Bir beşer mi bizi hidayete erdirecek?” demeleri sebebiyledir. Böylece inkâr ettiler ve yüz çevirdiler. Ve Allah, müstağni olduğunu (Kendisinin hiçbir şeye ve de onların îmânlarına da ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Ve Allah; Gani'dir, Hamîd'dir.
   
Kibirli insanların hidayete ermeleri mümkün değildir ve onlar Allah’a mülaki olmayı (Allah’a ulaşmayı) dilemedikleri, Allah’a mülaki olmayı yalanladıkları için dalalettedirler ve hüsrandadırlar.
 
YUNUS – 45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn (muhtedîne).Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah'a mülâki olmayı (Allah'a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimse(ler) olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah'a ulaştıramadılar).
   
Bu yazıyı okuduğunuzda sizlerde Allah’a davet edildiniz. Karar sizin tevazu ile Allah’a, Allah’a ait ruhunuzu ulaştırmayı diler ve hidayete ererseniz, Allah’ın ermiş (derviş) kullarından olursunuz.