Ali Ercan 1931 yılında eski ismi Ferhenk şimdiki adı İçmeli olan köyde dünyaya gelmiştir. Altı yaşında annesini, annesinin vefatından 4 ay sonra kardeşini, yedi yaşında ise babasını kaybederek babaannesinin yanında büyümüştür. Evin tek erkek çocuğu olması nedeniyle ailenin geçimini sağlayabilmek için köyün koyun ve kuzularını güden ozanımız tabiatla alakalı vezinsiz, yarı kafiyeli, amatörce manilerini, kendi yaptığı derme çatma bir saz ile daha sonra da dayısının hediye ettiği ilk bağlamasıyla on yaşından itibaren çalıp söylemeye başlamıştır. Küçük yaştan itibaren çalıp söylemeye başlayan Ali Ercan zamanla kendini yetiştirerek besteler yapmaya başlamış sazını daha da geliştirmiştir. Saz ustalarından Emin Aldemir ve zamanın ünlü yorumcularından Aliye Akkılıç ile tanışarak, onların tavsiyeleri ile 18 yaşında İstanbul radyosunun açtığı sınavı hem ses hem icra alanlarında kazanıp burada çalışmaya başlamıştır. Bu sınav esnasında jürinin karşısında söylediği şiiri şudur.
 
“Buraya koymuşlar bir büyük kantar
Bu kadar insanı kantar mı tartar
İyi çal şu sazı Ercan’da yakayı kurtar
Hakkında yaramazı söylerler şimdi”
 
Bir süre sonra ücretinin azlığı nedeniyle bu görevinden ayrılıp serbest olarak çalışmaya başlamıştır. Askerlik yaptığı dönemde memleketin farklı yerlerinden gelen, bağlama çalan ve türkü söyleyen insanlarla tanışma imkânı bularak ufkunu genişletmiş ve bilgisini oldukça artırmıştır.
 
1951 yılında evlenmiş bu evlilikten Mustafa, Ahmet adında iki erkek ve Feza adında bir kızı olmuştur. 1962 yılında "Karakaş Gözlerin Elmas" türküsü ile tüm yurtta tanınmıştır. 1964 yılında ilk plağı olan "Adana'ya bir kız geçti gördün mü" yü çıkarmıştır.  İlk plak çalışmasının ardından “Kara Kaş Gözlerin Elmas”, “Adaletin Bu mu Dünya?”, “Kırat Gemini Almış Yol mu Dayanır?” adlı plaklarıyla 1960-1970 yılları arasında tüm yurtta oldukça popüler olmuş, bu süreç içerisinde 55 plak, 25 kaset yapmıştır. Anadolu’nun her yerinde tanınan ve türküleri söylenen Ali Ercan, o yıllarda Niğde türkülerinin memleketin her tarafında tanınmasına, çalınıp söylenmesine vesile olmuştur.
 
Ali Ercan’ın Niğde türküleri içinden derlediği ve seslendiği türkülerin ilki, dedesi, Gömleksizin Hasan Dede’den öğrendiği “Gökdereden Çıktım Derya Yüzüne” adlı türküdür. Mübadeleden önceki dönemde Niğde ve dolaylarında nüfusun belli bir bölümünü oluşturan Rum halkının Niğde yaşayışına etkilerini de yansıtan bu türkü, Dikilitaş Köyü’ndeki Ermeni kızı Heleni ile karşılaşıp, ona âşık olan Âşık Ali’nin, Heleni’ye karşı duygularını anlatır. Dinî ve etnik ayrımdan kaynaklanan sıkıntıları anlatan türkünün sözlerinden bir bölümü şöyledir:
 
 “Gökdere’den çıktım derya yüzüne,
 Iras geldim bir Ermeni gızına,
 Yeme, içme bak yavrunun yüzüne
İmana gel, gavur gızı imana”
 
Bu sözler üzerine Ermeni kızının Ali’ye cevabı:
 
“Hacılar da hacca gider Hacı olur
Talebeler okur-yazar hoca olur
Ermeni’den İslam olmak güç olur,
Var git İslamoğlu dönmem dinine”
 
 1965 yılında hazırlamış olduğu "Karakaş Gözlerin Elmas ve Niğde Türküleri" kitabı Niğde il basımevi tarafından basılmıştı.  Aralarında "Karakaş Gözlerin Elmas" ve "Adaletin Bu Mu Dünya’nın da olduğu eserleri mevcuttur.
 
Bunların dışında dini müziklerde yapan Ali Ercan;
 
“Medine ye varamadım
Gül kokusu alamadım
Ben Resul’e doyamadım
Yaralıyım yaralıyım yaralı”
 
gibi ilahileriyle halkımızın gönlünde taht kurmuştur. Onun türküler kadar ilahilerle de tanınan bir sanatçı olduğunu da söyleyebiliriz. İslamî tarzda bestelenmiş kasidelerin, nasihatlerin, ilahilerin ve kendi eserlerinden seçmelerin bulunduğu “Doyamadım Muhammed’e” adlı basılmış bir kitabı vardır. Aynı zamanda tv dizleri ve filmlerinde de oynamıştır.
 
55 plak 25 kaseti bulunan ozanımızın son dönemlerde ilahilerden oluşan albümleri ile birlikte 80’in üzerinde albümü vardır.  Son dönemlerde yine İslami içerikli birçok filmde rol alan Ali Ercan’ın 13 sinema filmi, bir reklam filmi de vardır.
 
 “Karakaş Gözlerin Elmas ve Niğde Türküleri” kitabında Ali Ercan Niğde’nin söz hazinelerini tespit ederek kayda geçirmiştir.
Ali Ercan Niğde türkülerini orijinal tavırlarını bozmadan sesiyle de arşivlerimize kazandırmıştır. Ali Ercan’ın eski plaklarında bu türküleri bulabiliriz. Ali Ercan Niğde Türküleri için gerçekten önemli bir isimdir. Onun güzel sesiyle çoğu Niğde türküsü orijinal tavrıyla ve orijinal söylenişi ile kayıtlara girmiş durumdadır. Niğde’nin duygu ve söz açısından zengin türkülerini muhafaza edip gelecek çağlara aktarmak açısından bu kayıtlar çok önemlidir. Bu vesile ile ilimizde Niğde türkülerini ve sözlü ürünlerini muhafaza edecek bir ses müzesi ve Ali Ercan’la ilgili bir araştırma birimi kurulabilir. Ali Ercan’ın ismi ilimizde bir yere verilebilir. Şu an sadece İçmeli’ de bir sokağın ismi “Ali Ercan Sokak” olarak görülmektedir. Önemli olan insanların kadrini yaşarken bilmektir.
 
Ali Ercan’ın sesi türkülerimiz dinlemek isteyenler için bulunmaz bir nimettir. Memleketimizin kültürüne yapmış olduğu katkılardan dolayı kendisine sayısız teşekkür ediyoruz. O’nun varlığı Niğde için gerçekten bir şanstır. Buradan kendisine selam ediyor sağlık sıhhat afiyet diliyoruz.
 
Mehmet Baş