Haziran ayı, yaz meyve ve sebzeleri çıkmış. Okullar tatile giriyor. Yazlık, bağ, bahçe dönemi başladı, başlıyor. Doğa şartları ve hayat kendi kanalında şaşmadan yürüyor.
 
Bu doğal akış içerisinde ülke şartlarına şöyle bir bakıyorum. İçim kararıyor. Doğu ve güneydoğu bölgemiz resmen bir kent savaşı geçirmekte. Ekranlarda yıkılan binalar, patlayan hain bombalar ve al bayrağa sarılı şehit cenaze törenleri. Gözlerimi kapatıyorum, şehit çocuklarının gözlerindeki ekranlara yansıyan bakışlar hafızamdan çıkmıyor.
 
Suriye’den kaçmak zorunda kalan milyonların perişanlığını anlatan gazete ve ekranlardaki görüntüleri üzüyor beni. Onlara üzülürken yüz binleri bulan kendi vatandaşlarımızın sıkıntılı bölgeden, terörden kaçarak yaşadıklarını gördükçe hüznüm bir kat daha artıyor.
 
Bunlara üzülmek yetmiyor. Suriye’deki gelişmeler ve o taraftan atılan bomba ve füzelerin Gaziantep, Kilis ve Hatay’da yarattığı tahribat ve can kaybı da huzurumuzu bozuyor. Hele hele Rusya ile uçak krizi sebebiyle Suriye’deki bu tacize müdahale edemez duruma düşmemiz içimi kanatıyor. Fırat’ın batısına geçen Suriye’deki bölücü örgütün, ABD ile işbirliği ve yayılması da bize hangi büyük bedeli ödetecek diye hayıflanıyorum.
 
Bunlar yetmiyor kuzeydoğu sınır komşumuz olan Ermeni devletinin dünya çapında aleyhimize yürüttüğü TEHCİR yalanı ile bizi yalnızlığa sürükleme çabasının, Almanya’da ulaştığı kötü sonuç sıkıntımıza tuz biber oluyor. Zaten kuzey komşumuz olan Rusya ile uçak düşürme krizinden sonra ağız dalaşı devam ediyor. Ege ile Akdeniz sınır ve karasularımız ise mülteci feryatları ve gözyaşları ile adeta sivil bir tehcirin dünyanın gözleri önünde sergilendiği bir sahne gibi. Kısacası Anadolu coğrafyası, dört yanından çevrilmiş bir ada gibi. Duman, yıkıntı, gözyaşı ve stres tarlası gibi.
 
İç siyasete bakıyorsunuz, iktidar partisi bu ortamda “su geçilirken at değiştirilmez” sözünün tam tersini yapıyor. Tüm kadrolarını değiştirmekle meşgul. Bürokrasi, aynı değişimi geçiriyor. Vali tayinleri, tayinler, tayinler.
 
Muhalefet partileri de aynı durumda; parti içi problemlerle zaman öldürüyorlar, lider problemleriyle uğraşıyorlar.
 
Medya gündeminde ne var? Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması tartışmaları ve anayasa değişikliği yani başkanlık sistemi tartışmaları.
 
Yangın çevremizi sarmış, dumanların ve Suriye’den, Irak’tan düşen ateş parçalarının yangını bize taşıma tehlikesini yaşıyoruz. Ancak tartıştığımız konu yangını söndürmek değil. Parlamenter sistem mi olsun, yoksa başkanlık sistemi mi?
 
Kısacası, sözün bittiği yerde tüm toplum olarak bir akıl tutulması yaşıyoruz. Durup, sakince, uzun uzun düşünüp yeni bir sayfa açmanın tam zamanı. Duygu, kin, nefret, kavga değil; sükunet ve aklın hakimiyetinin en gerekli olduğu günlerdeyiz.
 
Allah birlik, dirlik ve beraberliğimizi bozmasın, hepimizi aklın yolundan ayırmasın.
 
Manevi duyguların en yüksek noktaya ulaştığı ve hikmetin tecelli ettiği şu günlerin, sakince düşünme ve davranma fırsatı sağlaması ve tüm bölgemize huzur getirmesi niyetiyle sevgi ve en iyi dileklerimle hayırlı Ramazanlar dilerim.

 

Akın GÖNEN
Devlet E. Bakanı, E.Vali
08.06.2016