Hala papatya falına devam ediyorsunuz!..

Çakıldınız koalisyon formüllerine... Futbol yorumcularına benzer siyaset yorumcularından bıktınız usandınız.  “Şöyle okkalı bir haber veren olsa da sırtımızı arkaya rahat dayasak”  diyorsunuz.  “Önümüzü görsek de elimizdeki para ile Dolara mı altına mı yoksa  farklı bir yatırıma mı yönelsek”  diye kıvrım kıvrım kıvranıyorsunuz...

Yok öyle yağma!..

Beştepe’deki muhterem kaptan su alan gemisini yeni maceralara sürüklemekte kararlı. Bekleyeceksiniz efendim; ben deyim 25 siz deyin 45 gün..

O arada size bir film anlatayım.

Kumarbaz Ömer Şerif’ten değil...

Duygusal Titanik’den.

Bu filmi  izlemeyen yoktur herhalde. Asla batmaz denilen bir geminin bir buzdağına çarptıktan sonra yavaş yavaş su alması ve ardından okyanusun dibini boylaması. Ak Yıldız Hattı anlamına gelen White Star Line şirketinin sahibi olduğu Titanik gemisi, 15 Nisan 1912 gecesi Kuzey Atlantik’te ortadan ikiye ayrılarak sulara gömülmüştü. Titanik faciası dünya savaşları dışında en büyük deniz faciası olarak tarihe geçti.

Şimdi tarihe geçmeye aday bir başka Titanik ile karşı karşıyayız. Türkiye’nin 2001 ekonomik krizi ve siyasi kaosunun içinden zuhur eden, önce gemicik olarak yola çıkan 2007’den sonra gemiye, 2011’den sonra ise Titanik’e dönüşen bir siyasi partinin batış hikayesi bu.

Refah/Fazilet Partisi’nin içinden  “yenilikçi”  hareket adıyla fırlayan,  “Milli Görüş”  gömleğini bir kenara bırakarak, “Menderes ve Özal’ın ruhunu temsil edeceğiz”, “Erbakan’ı Cumhurbaşkanı yapacağız”, “ muhafazakar/demokratız” diye yola çıkanların hikayesi... “Bizim için millet önemli” deyip tüm kumanyalarını yolun başında bir gemiciğe sığdırdılar. 2007’de yüzde 47’leri bulduktan sonra başları döndüğünden, yolculuğa gemicikte değil gemide sürdürmeye karar kıldılar. 2011 seçimlerinde de yüzde 49’u görünce gemiciği de gemiyi de terk edip, “artık Tanrı’nın bile batıramayacağı” Titanik’te  yolculuklarını sürdürme kararı aldılar.

Tabii ki,  bu yolculuğun kahramanı (!) AKP’den bahsediyorum. Tıpkı Titanik’in sahibi şirketinin adı “Ak” ı taşıyan kısaca AKP’nin hikayesi. 2002’den günümüze tüm seçimleri kazandı. Genel seçim, yerel seçim, referandum, Cumhurbaşkanlığı ne varsa sildi, süpürdü. Öyle ki, 2011 seçimlerinde yüzde 49 alınca  “sokakta gezen iki kişiden biri bizden”  diye çaka satmaya başladı. “Kimse bizim bileğimizi de, belimizi de bükemez” dediler. Triliçe yiyip, nargileleri keyifle içlerine çekerken milletin tüm hassasiyetlerini sömürdüler. İçerde ve dışarı da o kadar hoyratlaştılar ki; Suriye kan seylaplarına dönerken onlar Şam’a bayrak dikmeyi hayal ettiler. Süleyman Şah’ı bile koruyamayan yüreksizler, Halep kültür şehri, Lazkiye’yi turizm, Şam’ı da inşaat şehri olarak ranta açmayı hayal ettiler. Milyonlarca Suriyeliyi alırken “nüfusun 100 milyon olmasını”, Suriye’ye girmeyi planlarken de Türkiye’nin 8’inci eyaletini kuruyoruz gözüyle baktılar. Çılgın projeler adı altında al gülüm ver gülüm yapıp hormonlu iş adamalarını piyasaya sürdüler. Devlet bankalarından bol ve uzun vadeli kredilerle ekonomide rant sarmalı oluşturdular. Ancak değirmen hep rantı havuza taşıdı. Girdikleri her seçimi kazandıklarında savaş naraları attılar. 2002’yi Kurtuluş, 2007’i Çanakkale zaferine benzettiler. 2011 seçimlerini kazandıklarında ise kendilerini “İslam Fatihi” ilan ettiler.

Bu durum 17/25 Aralık 2013 tarihine kadar böyle sürdü. AKTİTANİK gemisi “batmaz” diyorlardı ama kaptan köşkündekilerin “Sultanlık ve Halifelik” hayalleri kurduğu bir saatte gemi BOP okyanusunda buzdağına tosladı. Son anda buzdağına çarpacaklarını anlayan Saray’ın fedaileri, her türlü hukuku ayaklar altına alıp “kırıp kapıyı girin, vermeyin, basın, yakın” talimatlarıyla geminin tam karşıdan çarpmasını engellediler. Gemi buzdağına yandan fena sıyırdı. Boydan boya çizik yedi. Ne sultanlık, ne halifelik, ne yeni Osmanlıcılık, ne Ortadoğu’nun liderliği, ne bu millet topyekun benim felsefesi... Hiçbir şey kalmadı. Karizma, hayalperestlikler yerle bir oldu. Kötü su almaya başladı gemi. 17 Aralık’ta su almaya başlayan gemi, 7 Haziran’da ortadan ikiye bölündü. Ancak, saray ve dalkavukları, güvertede saz çalan, raks edenlerin, havuz medyasının yalan haberlerinin tesirinde ortadan ikiye bölündüğünün farkında değil. 7 Haziran ile birlikte AKTİTANİK, yolsuzluğa bulaşanların güvertenin uç kısmında,  “yolsuzluğa bulaşanları neden sırtımızda taşıyacağız ki” diyenlerin ise kıç kısmında olacağı şekilde tam ortadan ikiye bölündü. Tabi, koca gemi, 13 yıllık Türk siyasi hayatına damgasını vurdu. Batması da biraz zaman alabilir. Ancak, farelerinin gemiyi terk etmeye başlamalarından sonucu şimdiden görür gibiyim.