Bu gün canım çok sıkkın.

İşin ilginç olanı neye sıkkın olduğumu da bilemiyorum.

Hani insan daralır, içinden bir şey yapmak istemez ya.

İşte öyle bir günümdeyim…

Birilerine çatıp hırsımı almak, birilerine takıp ağzıma geleni söylemek, bağırmak çağırmak istiyorum.

Hatta bir kaçta da vursam ne ala.

İnsan en yakınından başlar ya hani.

Hanımdan başlıyayım dedim, gözüm yemedi.

Çocuğu gözüme kestirdim, baktım yok yeni nesil bunlar, bir şekilde intikamlarını alırlar, vazgeçtim.

Mesai arkadaşımdan hırsımı alsam, iş güç bu belli olmaz bir kata külli yapar canımı yakar düşüncesi ağır bastı.

Zaten doğru düzgün zam filan yok, bari patrona dalaşayım en azından öfkemi faydalı bir işe yönlendirmiş olurum dedim. Nedense bu fikrin aklımla buluşması ve beynimi terk etmesi bir oldu.

Hatta çelimsiz çaycıya dalaşayım iki tokat atayım düşüncemi, getireceği çayımın içine tükürme ihtimali hemen yok ediverdi.

Olacak gibi değil; her halde tansiyonum yükseldi, en azından hastane veya sağlık ocağına gidip, bir muayeneden geçip, kendimce eğleşeyim.

Modern dünya insanı olma sıfatımla, hep şikayetçi olup keder ve endişeme demir atıp kendimce sakinleşeyim derken.

İşte o an şimşek çaktı, zihnimin derinliklerini aydınlatırcasına.

Girdikleri seçme sınavlarında en üst puanları alarak bu meşakkatli görevi seçme gafletinde bulunan.

Yıllarını okumaya verip gençliklerini heba eden.

Kuru laf kalabalığı, siyasi nutuk veya kısa yoldan tilki kurnazlığıyla köşe dönmenin her yol mubah mantığına esir olmadığı için, aşağılık komplekslerimizle üstten bakmaya çalışıp da çaplarımızın yetmediği...

Oy malzemesi, iş gücü malzemesi, işin özü insan evladının; ekonominin özündeki para kadar değer biçilen ve sarf malzemesi olarak görülen küresel zamanın yıkıcılığında.

Bari ağız tadıyla doktor dövsem…

Akabinde ferahlık hissedip kendime gelsem…

Düşüncesinin adiliğiyle bile hemhal olamazken.

Mesai ve yılgınlık kavramı olmaksızın…

Bir maskeyi yine bir saat bile takmaya tahammül edemediğimiz açık havada.

Her yerleri izole, soluk alamaz ve stresli bir çalışma ortamının öldürücü virüsüne karşı. Savaşmayı göze alarak gerçek cesaretin ne olduğunu sergileyen, özveri dolu böylesine kalifiye bir meslek gurubuna…

Kim, hangi hakla ve cehaletin utanmazlığıyla; şiddet uygulama cüretini kendinde görebiliyor, anlaşılabilir gibi değil.

Yetişmiş insan gücünün, bir ülkenin en büyük silahı olduğuyla yüzleştiğimiz,

Doğru ve yanlışın birbiriyle karman çorman olduğu ve kendi benlik cehennemimize sürüklendiğimizin farkında olmaksızın elimiz kırılırcasına,

Çiğ süt emmenin yıkıcı cehaletinde,

Vurduğumuz, o güzel insanlara.

En azından kendi insani var oluşumun fıtratıyla…

Başta doktorlar nezdinde…

Tüm sağlık çalışanlarının önünde en kalbi duygularımla eğiliyor…

Hepsinden ama hepsinden,

Helallik diliyorum…