Niğde Belediyesi çevre, park, otopark, bahçe ve kaldırım düzenlemeleri “Hoca Nasrettin” fıkralarına konu olacak denli tuhaflıklarla devam ediyor. Niğde Belediyesi çalışmalarını konu ettiğim bir yıl önceki “Belediye Başkanı Faruk Akdoğan’a Açık Mektup” başlıklı yazım da altını çizerek belirtiğim planlı, programlı çalışma ve kamuoyu bilgilendirmelerinin yetersizliği konularına girip “boşa kürek” çekmeden dikkatime mucip olan “icraatları” anlatmak isterim.


     Belediye Sarayı önündeki “hey hulanın” ağaç şokunu yaşarken “ağaçları kesmedik, kökünden söküp başka yere naklettik.” Açıklamalarının doğruluk derecesi “Bor Haber Net” sitesi ve yerel basınımızın acar muhabirlerince boşa çıkartılıp belediyemiz asfalt şantiyesi kenarındaki boş alana atılı olarak resimlenince gövde çapı daha küçük olan ağaçlar gerçekten de başka yere dikilmiş. Bu yerin adı Tepe Cuması.


   Evet, Niğdelilerin çok yakından bildiği “bağ göçme ve kiraz yolma” zamanı cümbür cemaat gidilen şenlik yapılan Tepe Cuması doğal çayırına dikilmiş. Son Derbent Bor Yolu 1/5000’lik ek imar planının “tek eksiğinin Park, Yeşil Alan ve çocukların oyun alanlarının bulunmamasıdır.” Açıklamasını bizzat projeyi hazırlayan şehir planlamacısı ağzından ek imar planının Belediye Meclisince kabul edilmesinin ardı sıra yapılan tanıtım amaçlı basın toplantısında “rahatça” söylemesinden “rahatsız” olmuşlar ki, Belediyemiz Park Bahçeler ve Yeşil Alanlardan sorumlu birimleri ilgili Belediye Başkan yardımcısının başkanlığında geceli gündüzlü toplantılar gerçekleştirmiş ve “ne etsek de yakın bir yerlerden yeşil alan bulsak” arayışı içerisine girivermişler.

     Sonunda “evraka” (bulduk) diyerek 1/5000’lik ek imar planının eksiği olan yeşil alan, park bahçe vb. eksikliklerini projenin kuş uçuşu bir kilometre batısında da olsa biraz zorlamayla Bor yolu güzergâhı sayıla bilecek Tepe Cuması mevkiindeki zaten doğal olarak yeşil alan olan “çayırı” düzenleme kararı almışlar.

    Efendim şehir içinden sökülen gövde çapı küçük ağaçlarımız işte bu alana yeniden dikilmiş ve etrafları yürüme yolları, kamelyalar ve hazır çimlerle “yeşillendirilerek” pek tevatür bir düzenlemeyle seyirlik bir yeşil alan oluşturulmuş.

    Seyirlik denmemin nedeni açılışından  (5 Haziran 2013-Dünya Çevre Günü. Bak ustalık bu işte bir projeyle kaç kuş birden indiriyorsun)  sonra tesadüfen veya iradi olarak Tepe Cuması Yeşil Alanını gezip görmek isteyenler, termoslarında getirdikleri iki bardak çayı içmek isteyenler Tepe Cuması etrafında oturan “bağ sakinlerince” derhal uyarılıp “belediyemiz ve Mustafa Yiğit başkanımız burayı biz kullanalım diye yaptırdı siz dışardan gelenler kullansın diye değil” babında tatlı sert uyarılarla “çayırda iki bardak çay keyfini” burnunuzdan geldi, milli içkimiz ayran içseydik demek ki dayakta yiyecektik serzenişleriyle Tepe Cuması Yeşil alanından hızla uzaklaşanlar “eski doğallığında herkesin olan çayır şimdi belediye eliyle bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki bağ sahibine peşkeş çekilmiş” hayıflanmalarını da ağızlarından eksik etmiyorlar ama velakin başkada bir tepki göstermiyorlar.

    Ya şehrimiz göbeğindeki (inanmayan şakulle ölçsün Niğde’mizin tam merkezidir) Şadırvan Park Yeşil Alanının düzenlemesine ne demeli? 50 - 60 yıllık ağaçların çevreleri bir güzel açılıp temizleniyor. Temizleniyor da ne mi oluyor? Etraflarına BETON dökülüyor. Cumartesi günü yerel basında Niğde Çevre, Eğitim Kültür Derneği (NİÇEK) Başkanının yazılı basın açıklaması belirttiği üzere ağaç kök ve gövdelerinin betonla çevrilmesi ağaç katliamıyla eş anlamlıdır.

    Anlaşılan gencinin, yaşlısının, alışveriş edip eve dönenin, vakit namazının ezan sesini bekleyeninin ücretsiz bir şekilde oturacağı, ağaçların serinliğinde sohbet edeceği, soluklanacağı bir ortak alanımız daha “müstecire” verilerek Şadırvan çay bahçesine dönüştürülmek isteniyor. E gölgesini satamadığı ağacın kesilip odun olarak satılmasını sağlayan “ustalık” dönemlerine tanıklık ediyoruz. Bu sefer Şadırvan Parkın içindeki ağaçların gölgeleri kiralanmak suretiyle gelire bağlandığı için kurtulmuş oluyor.

      Lakin çay bahçesinin olmazsa olmazı masa ve sandalye gibi ekipmanların zemine rahatça konula bilmesi için ağaçların etrafları “Niğde Belediyesi Kaldırım Döşemesi Tekniğine” uygun olarak betonlanıp blok parke taşlarla döşenerek ayağımız takılmasın diye olsa gerek düm-düz hale getirilerek “ çok önceden belirlenen “müstecirine” teslim edilecekmiş.

      Evet, sevgili Niğdeliler ağaçlar yer değiştirip “doğal” ortamlarına kavuşturuluyor, etrafları betonlanıyor, Belediye Sarayı önünde arzın merkezine doğru kazılar son hızla sürüyor, birçok çevre sorunu “durmak yok yola devam” şiarıyla gün be gün katlanarak devam ediyor. NİÇEK dışında hiçbir yapıdan ses seda veya bireysel bir karşı duruş yok. Soruyorum gerçekten de bu işte bir tuhaflık yok mu? Bir tuhaflık yok mu? BİR TUAFLIK YOK MU?