Kasvetli bi hava var dışarda.
Tükürür gibi yağıyor.

Güya ampul yanıyor...
Oda’larda ışıksızım.

Şaşırtıcı değil aslında; kozmik oda’nın basıldığı, çalışma oda’larına kulak, yatak oda’larınagizli kamera yerleştirildiği, insanları domuz bağıyla öldürüp oturma oda’larına gömenlerin halay çeke çeke bırakıldığı, hemşirelerin hastane oda’sında gözaltına alındığı, laiklik karşıtı fiillerin oda’ğı tarafından yönetilen ülkede... Adam gibi adam’ın içeri tıkılması normaldir.

Basın odası vardı eskiden.
Basınç odası var artık.

Voyv’oda var çünkü!

iphone çağı öncesinde, bırak interneti, televizyonun bile olmadığı dönemde, kodaman kelimesinin sözlük anlamıydı Rockefeller.... Çaresiz garibanlar gökdelenlerden aşağıatlarken, şahsi serveti 189 milyar dolardı. E gazeteleri oku oku, morali bozuluyor,tansiyonu çıkıyordu. Etrafını saran dalkavuklar, basın tarihinde görülmemiş bi yalakalık icat etti:
Pembe Gazete...

İçinde tek kelime olumsuz haber barındırmayan, güllük gülistanlık.

Tek nüsha basılıyor, imparatorluğunu hasta yatağından yöneten Rockefeller’ın kahvaltı tepsisine bırakılıyordu... Ülkenin şahane gittiğini, ekonominin büyüdüğünü, borsanındevamlı yükseldiğini, yoksulluğun bittiğini, işsizliğin azaldığını yazıyordu o gazete... Köşe yazarları, parayı bastıranın zevkine göre havlayan, yalamaktan dillerinde pütür kalmamış finolardan seçilmişti, vıcık vıcık yağ damlıyordu satırlarından... Dünyanın en zeki adamını dünyadan bihaber hödüğe çevirmişlerdi; okuyor, gerçek zannedip, hayata pembe gözlükle bakıyor, mutlu oluyordu.

Gazetecilik dediğin...
Böyle yapılır.

Kozmetik oda’yı örnek alıp...
Oda spreyi sıkmalıydı kokuşmuş ortama.

Yanlış yaptı.
O da.