Terörle -Toplumla- Mücadele Yasası'nın ve Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılması için “Milyonlar Adalet İstiyor İnisiyatifi” kurulması gerçekten sevindirici bir gelişme. Kurulan İnisiyatifin içinde siyasi parti ve kurumlar yanında odalar, konfederasyonum KESK ve DİSK de yer alıyor. Hemen tüm toplumsal mücadele dinamiklerinin birleşik adalet mücadelesi şekilleniyor.
      Emek örgütleriyle emekçi bölüklerinin ilerici unsurlarının değişik bileşenleri ve ezilenlerin ortak siyasal bir talep etrafında birleşmesi, oldukça anlamlı siyasi bir adım olsa gerekir. Şimdiye kadar arzu edilen ama 1 Mayıslar dışında yaşamda karşılığını bulmayan bu tür girişimlerin en önemli pratiklerinden birini oluşturuyor. Emekçiler ve ezilenler ne zaman, nerede önemli bir siyasi kazanım elde ettilerse, emekçi güçlerin ileri unsurlarıyla sendikal hareketin birleşik mücadelesinin özel payı küçümsenemez. 2004'te Saraçhane'de barikatları döverek aşan, Çağlayan cenderesinden Taksim'in özgürleştirici atmosferine sıçrayan hareket, emekçiler içerisindeki sol sosyalist kuvvetlerle sendikal hareket birleştiği için başarılı olmuştu.
     “Milyonlar Adalet İstiyor İnisiyatifi” önemli ve anlamlı bir ileri adımdır. Somut bir siyasi talep etrafında sendikaların emekçi sol hareketle ortaklaşması, birleşik mücadele kararı, milyonların adalet talebinin toplumsal zeminini genişletebilir ve somut bir kazanıma dönüştürebilir. Böyle birleşik bir adım, AK Partisi iktidarının “adalet” üzerinden yürüttüğü saldırılara karşı güçlü bir barikat oluşturabilir. Zulme karşı mücadelede emekçiler toplumsal bir kuvvet olduğunu, bir güç olduğunu görerek daha güçlü mücadele dinamizmi açığa çıkarabilir. DİSK ve KESK 'in bu birlik içerisinde yer almaları tüm emekçileri ve ezilenleri ilgilendiren yakıcı siyasal sorunlarda emekçilerin ileri bölükleriyle ve sosyalistlerle demokratik işbirliğini geliştirmeleri, onların bundan sonra da izlemeleri gereken rotayı göstermesi açısından dikkat edilmelidir.
       Bir talep etrafında bu kadar geniş bir yelpazenin bir araya gelmesi sorunun ne kadar yakıcı olduğunu ortaya koyuyor. TMY ve ÖYM'nin asıl ve temel hedefi işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesini bastırmak olduğu bilince çıkartılmıştır. Bu yasalar, zulme karşı mücadele yürüten toplumsal kesimlere; hak arayan işçilere, mücadeleci sendikalara, sosyalistlere, Kürt halkına, HES'lere karşı mücadele eden köylülere, çevrecilere, parasız, bilimsel ve demokratik eğitim isteyen öğrencilere, kadın katliamlarına karşı mücadele eden kadınlara karşı amansız bir biçimde uygulandı, sessiz kaldığımız sürece de uygulanmaya da devam edilecektir.
       Terörle –Toplumla-  Mücadele Yasası, işçi sınıfı ve ezilenlerin örgütlenmesinin ve zulme, sermaye egemenliğine karşı mücadelesinin önünde temel engellerden biri olduğu net bir biçimde dillendirilmelidir. Emekçilerin ve ezilenlerin hak arama mücadelesini ortadan kaldırmak istediği gerçekliğine vurgu yapılmalıdır.
       Basın özgür değil; gazeteler toplatılıyor, kapatılıyor, yazarları tutuklanıyor. İşçi özgür değil, emekçi memur özgür değil, öğrenci özgür değil, halk özgür değil, kim hak ararsa karşısında TMY'yi buluyor. Kısaca söz, eylem ve örgütlenme özgürlüğü yok.Söz, eylem ve örgütlenme özgürlüğünün olmayışı en fazla emekçileri etkilemektedir. TMY'ye dayanarak emekçi sınıfların mücadeleci unsurlarını, sendikacılarını tutuklamak, sendikalarını basmak, gösteri hakları engellemek, en temel demokratik haklarını kullanmalarının önüne geçilmek sıradan işler haline gelmiş hatta biber gazı, basınçlı su, polis copu yemeden basın açıklaması yapmak mucizelere kalmıştır.
      Konfederasyonuma bağlı sendikalar bu yasaya dayanarak basıldı, onlarca sendikacı arkadaşım tutuklandı. İş cinayetlerine karşı mücadele eden DİSK Limter-İş yöneticileri Kanber Ağabey başta olmak üzere defalarca bu yasaya dayanarak tutuklanmıştı. Kısacası Hakkını almak için direnen işçi de TMY ve ÖYM'nin hedefinde devamlı yer almakta.
      Özetin özeti “ADALETE” en fazla biz emekçilerin ihtiyacı var. Bu nedenle emekçiler adalet mücadelesinin merkezinde yer almalıdır. Emekçiler sadece kendisi için değil, ezilenler için de adalet istemelidir. Mücadeleci, sınıf bilinçli emekçiler, kim baskıya uğramışsa, kim haksızlığa uğramışsa öncelikle onlara el uzatmalıdır. Toplumsal eşitsizlik, mülkiyet eşitsizliği, sömüren ve sömürülenler arasındaki derin eşitsizlik adaletsizliği büyütmektedir. Zenginlerin düzeninde terazinin kefesi hep ezenden yana olduğu net olarak bilinmelidir.
     Konfederasyonların İnisiyatif içinde yer alması elbette ki önemlidir. Fakat daha önemlisi, konfederasyonların yerellerdeki şube ve temsilciliklerini “milyonlar adalet istiyor inisiyatifi” içine katıp öznesi haline getirmektir.
     Eğer biz emekçiler özgürlük istiyorsak, daha iyi çalışma ve yaşam koşulları istiyorsak tüm ezilenlerle birlikte adalet talebinin kararlı savunucusu olmalıyız. Milyonların adalet talebine sırt çeviren bir emekçi ne en küçük demokratik haklar için ne de kendi ekonomik, demokratik hakları için mücadele edemez. Toplumdaki adalet talebine seyirci kalan bir emekçi kendi hakları için de savaşım veremez. Ülkemiz emekçileri geçmişte “Adalet” talepli bir dizi eylem ve etkinlik yaparak 1976 yılında DİSK önderliğinde Devlet Güvenlik Mahkemelerini yani nam-ı değer DGM’leri kapattırmıştı
      Unutmamamız gereken Adalet ve Onur kavramlarının biz emekçilerin uğruna can bedeli mücadeleler verdiğimiz kavramlar olduğu gerçekliğidir. Biz emekçiler onurumuzu yüksekte tutmak için tüm ezilenlerle birlikte zulmün kalelerine toplumsal eşitlik ve adalet bayrağını dikmekten gayrı kurtuluşumuzun olmayacağını bilmeliyiz.