Krikoyu hepimiz biliriz. Mekanik ve hidrolik olan türleri vardır. Birçok farklı iş alanında kolaylaştırıcı bir alet olarak kullanılmaktadır. Çoğumuzun genel olarak bildiği ise patlayan tekerleri değiştirmek için aracı havaya kaldırmaya yarayan krikolardır. Kriko ihtiyaç halinde kullanılan ve işi bittiğinde kenara konulan bir alettir. Fakat burada bahsedilen ve yazının muhtevasını belirleyen kriko birilerinin egosunu durmadan havaya kaldıran krikodur.

Sosyal hayat içinde namus denilen yüce mefhumun yanından geçmemiş bazı modern zübükzadeler devamlı yanında birer kriko taşırlar ve kalkmış olan yanlarını indirmeden yürümenin kibriyle kendilerince çok mühim mevkileri işgal etmeye devam ederler.

Krikoluk omuzlarında nice firavunu yükselten yalancı tarihin piramitlerinde ya da esmer bir hüznün kaldırımlarına döküldüğü şehrin kirli sokaklarında bir hançer gibi deşer ruhları.

Kalpler buldukları karşısında kaybettiklerinin büyüklüğünü haykıran bir gözyaşı ile titrer durmadan. Herkes bir kaçış içindedir. Kendinden ve kalbinden kaçmaktadır dünya. Ağlayan gözlerin ırmağından şelaleler doğar ve ardından hüznün gökkuşakları büyür. Fakat bu krikolar ne şelaleleri ne de gökkuşaklarını görmez göremez.

Aslında kriko olmak ile kötü yola düşmek arasında nitelik olarak pek bir fark yoktur. İkisinde de değerli ve özel olan şeyler birer pazar malına dönüşmektedir.

Her başarılı erkeğin arkasında nasıl ki bir kadın varsa her kibirli şahsiyetin arkasında da bir kriko vardır diyebiliriz.

Toplumun kirli arzuları ve örülen kirli ağlar karşısında bedenini satmak zorunda kalan kadınları küçümseyen sahte ahlakımız ne yazık ki krikoluk yaparak akşama kadar ruhsal fahişelik yapanları yüceltmenin bir yolunu bulmaktadır.

Zengin ve güçlü kişiler karşısında taklanın her türlüsünü atan ve finoluğun kırk türlüsünü yapan bu krikolar nerde bir gariban görseler anında kuduz bir köpeğe dönüşme konusunda uzman olmuşlardır.

Başka bir cepheden meseleye bakarsak günümüzün moda sektörü en büyük krikolardan birisidir. Reklâmcılık dersen krikoluk konusunda onun eline su dökebilene aşk olsun. Burada kaldırılan şehvet, şiddet ve şöhret araçlarının ardında hep bir kriko vardır.

Bazı insanlar yaşamlarını çok ucuz şeyler için çok pahalı şeyleri kurban ederek geçirirler. Bunlar krikoluk konusunda ihtisas sahibi olan çok muhterem şahsiyetlerdir.

Bu insanlar dalkavukluğu bir yaşam biçimi haline getirmiş olup yalayacak bir şey bulamadıklarında verimlerinde düşme olacağı için evlerinde sakladıkları kaya tuzunu yalarlar. Şaka bir yana bu krikolar değerler ölçüsünü bozan bozuk birer terazi gibi iyi ve güzel olanı çirkin, çirkin olanı güzel olarak sunmayı çok iyi biliyorlar. Bunların tepe taklak ettikleri dünyada Allahın emrettiği yaşam biçimleri değersiz şeytanın telkin ettiği hayatlar ise eşi benzeri bulunmaz bir şekilde sunuluyor. Bir nevi kutlu değerlerin içi boşaltılıyor ve yerine sahte dünyalar inşa ediliyor.

Dünya yirmi üç derece yirmi yedi derecelik eğikliği ile dönmeye devam ederken yalancı ekranlarda bu krikolar göbek atmayı kıvırmayı ve kıvırttırmayı sürdürüyorlar.

Kendini ve dünyaya geliş gayesini unutmuş hayatını sırf yeme içme ve şehvete endeksleyen hayatlar birer kriko olarak dünyamızı işgal etmeye devam ediyorlar.

Ben şahsen kendimin bu ortamda bir kriko değil bir takoz olduğunu düşünüyorum. Geniş günde arayıp sormayan bir arkadaşımız veya bir dostumuz ne zaman geri geri gitmeye başlarsa bizi arıyor. Tabi ki bir takoz olarak. Burada bizim yaptığımız geriye kaçan bir arabayı tutmak gibi bir şey. Belki takoz olmak kötü bir şey ama birilerini durmadan havaya kaldıran kriko olmaktan daha iyidir diyebiliriz. Ne mutlu krikolar olmadan yücelebilenlere.