“Cumhurbaşkanı aynen iade edilen ‘şike yasası’nı ne yapacak?” 


Gidenler... Gelenler... Her kafadan yapılan yorumlar...

Artık şike yasası teferruatta kaldı. Kimisi körlükten kimisi de işine gelmediğinden görmüyor. Eğer bir yanda değilseniz, AKP kazanına kafanızı uzatıp gören gözlerle, işiten kulaklarla bir bakıverin...

Hayati Yazıcı, Bülent Arınç, Hüseyin Çelik’e yoğunlaşan tepki Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun üstünde daha da şiddetlenmiş durumda. Parti içindeki Abdullah Gül karşıtları, Milli Görüşçüler ve sıkı “Tayyip” çiler, Ahmet Davutoğlu’na diş biliyorlar. Başbakan Erdoğan’ın, “yakın çevresi” tarafından yanıltıldığı yüksek sesle dillendiriliyor. “Yakın çevre” nin baş ismi de Ahmet Davutoğlu. “Tayyip” taraftarları Başbakan’ın bilinçli bir “Suriye politikası tezgâhı” ile tuzağa düşürüldüğü görüşündeler.

“Bizim bildiğimiz Tayyip Bey” diye başlanıyor sözlere ve “Suriye’ye bu çıkışları yapmayacaktı Beyefendi. Davutoğlu ‘sıfır sorun, sıfır sorun’diyordu. Ne oldu, sıfır soruna? Tayyip Beyi en iyi biz biliriz. Suriye politikası asla ve asla onun görüşleri olamaz. Yanılttılar. Onunla da kalmadılar, ellerini kollarını bağladılar” diyerek devam ediliyor.

Hani, öyle bir durum var ki, utanmasalar muhalefete gidecekler, “Şu Ahmet Davutoğlu için bir gensoru önergesi verin de haddini bildirelim” diyecekler. Ama yapamıyorlar!.. Onlar da artık tepelerine binebilecek bir “balyoz” dan korkar haldeler.

Tabii, bu tepkinin temelinde Davutoğlu’nun Gül’ün baş prensliğine soyunup,Tayyip Erdoğan’ın koltuğuna göz dikmesi/diktirilmesi de var.

***

Star gazetesinde Taha Kıvanç müstear ismi ile yazan, Abdullah Gül’ün İngiltere’den yakın arkadaşı Fehmi Koru’nun dünkü şu cümlelerini de mutlaka kayıt altına alın:
“... Hem 2014’e kadar daha çok zaman var, hem de ameliyatından sonra sağlığındaki tek pürüzü de gidermiş Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’nı Başbakanlığa tercih edeceğine dair en ufak bir emare yok. Ak Parti’yi kurarken benimsedikleri ‘Üç dönemden fazla milletvekilliği yok’kuralı onun için kaldırılabilir pekâlâ...” 

İki yerden doğrulattığım, fakat iletmek için bir süre daha beklettiğim ince bir kulisi de sizlere aktarmak artık farz oldu.

Hatırlar mısınız?

Başbakan’ın ameliyatı birka gün gizlenip sonra açıklandıktan Çankaya Köşkü’nden bir haber yayılmıştı “Ameliyatı Tayyip Erdoğan’a Gül tavsiye etti” mealinde.

Meğerse kazın ayağı başka türlüymüş.

Çankaya Köşkü’nden kaynakların anlattıklarına göre,

Tayyip Erdoğan’a doktorları ameliyatı tavsiye ettikten sonra, Başbakan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e gider ve sağlığı hakkında durumunu anlatır. Erdoğan, “Böyle bir durumda ben artık eskisi gibi koşturamam. Eskisi gibi faal ve etkin olamam. 2012’de Cumhurbaşkanlığı seçimini yapalım ve ben Çankaya Köşkü’ne çıkayım” der.

Tayyip Erdoğan’ın bu sözlerine kızan Abdullah Gül, “Benim size öyle bir sözü bırakın vaadim bile yok. Olmaz” deyip görüşmeyi sonlandırır.

Dikkat ederseniz, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İstanbul’da olduğu halde Başbakan’a geçmiş olsun ziyaretine gitmedi. Her iki lider mesajlaşmayı medyadaki taraftar kalemleri ile sürdürüyor.

Aman dikkat!

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Viyana temasları sırasında Fransız haber kanalı France 24’e verdiği mülakattan önemli bir bölüme dikkat çekeceğim:

“İsrail’in, İran’a olası saldırısını çok büyük bir çılgınlık olarak görüyorum. Yapılacak en son hata olarak görürüm. İran şaka değil... İran’a saldırı, bunlar benzin deposunda ateşle oynamaya benzer. Onun için çok tehlikeli görürüm böyle bir şeyi.” 

Bunda garipsenecek bir yan yok. Ama unutanlara tekrar hatırlatmak isterim:

Abdullah Gül, Başbakanlığı sırasında ABD Irak’ı vurmadan önce de “Irak’ta Pandora’nın kutusunu açmayın” diye savaş karşıtı demeçler verip geziler düzenlerdi. Aynı Abdullah Gül, el altından da ABD ile gizli anlaşmalara imza koydu. ABD’nin işlerini kolaylaştırdı. Irak’ı vuran ABD askerleri için karadan ve havadan Türkiye’yi yol geçen hanına çevirdi.
Benden hatırlatması!...