Cümbür cemaat herkes; “indi -bindi”, “Putin-Medvedev” modellerinden bahsederken biz de dilimizin döndüğü kadarı ile bunların hepsinin hikaye olduğunu, Abdullah Gül’ün en az bir dönem daha Cumhurbaşkanlığı koltuğunu istediğini, sağlam kaynaklarımıza dayandırarak yazıp, anlatmaya çalışıyorduk. Bu işin kavgayla sonuçlanacağını da çok söyledik.
Neyse!..
Olanlar oldu. Çanak-çömlek patladı.
Kralların elçileri(!) aracılığıyla dinamitlerin fitilleri ateşlendi. Bundan sonra seyreyleyin gümbürtüyü.
“Abdullah Gül bir daha aday olabilir” miş…
Bunu Abdullah Gül’ün yakın çevresinde herkes biliyor. Tayyip Erdoğan’ın elinde de çok sağlam belgeler mevcut. Dahası var;
Abdullah Gül, Numan Kurtulmuş-Tayyip Erdoğan flörtünü çok yakından takip ediyordu. Hatta tüm olabileceklere hazırlıklı olmak adına yakın çevresine yeni parti kurma hazırlıklarını tamamlattı, elde hazır bekletiyor. Ve hatta, Tayyip Erdoğan HAS Parti’den sonra saflarına katmak için çok uğraştığı bir partiyi de Abdulllah Gül’e kaptırdı.
Abdullah Gül, hem parti içinden kendisine şikayete gelen muhaliflere hem de muhalefet partilerinin temsilcilerine Tayyip Erdoğan’ı nasıl sıkıştıracakları konusunda tüyolar vermiyor mu? Gül çıksın bunlara “hayır” diyebilsin, ben de göreyim!..
Abdullah Gül’ün Tayyip Erdoğan’a açıktan kılıç çektiğine dair okuduğunuz röportajın çok ama çok önemli bir ayrıntısı var. Onu de benden duyun.
AKP-HAS Parti birleşmesinden Abdullah Gül çok rahatsız olmuş. Çankaya’daki kaynaklara göre, “Beyefendinin morali çok bozuk” muş. Yine aynı kaynaklara göre Abdullah Gül diyormuş ki;
“Bu Numan Kurtulmuş niye iki de bir karşıma çıkıyor. Benimle ne zoru var. Ne zaman bir şey yapmaya kalksam hep onu karşımda buluyorum.”
Bence, Abdullah Gül bu siteminde çok haklı.
Hatırlatırım; Gül, Fazilet Partisi’nde Genel Başkanlık yarışına girdiğinde, o zaman İstanbul İl Başkanı olan Numan Kurtulmuş, kendisine destek vermediği için kongreyi kaybetmişti. Gül, çok kinlenmiş, AKP kurulurken de Tayyip Erdoğan’ın ısrarlarına rağmen Kurtulmuş’u kadroya dahil etmemişti.
Bazıları bu gelişmelerle birlikte, “Abdullah Gül geldiği makamlara kendi isteği ile gelmedi”palavrasını da millete yutturmaya çalışıyor. Günü geldiğinde Gül ile Erdoğan arasındaki pazarlıkları ve Çankaya’ya giden yolda taşların nasıl döşendiğini yazacağım.
Davutoğlu’nun gözü YAŞ’ta
Ankara kulislerinde söylentiler çok çeşitli.Uludere olayı ve Suriye’nin düşürdüğü jetimizden dolayı Hava Kuvvetleri Komutanı Mehmet Erten’in görevden alınabileceği iddia ediliyor.Askeri çevreler bu iddiayı “düşük olasılık” ve “yerine getirilecek isim yok” diye değerlendirirken. Siyasi çevreler, “Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun görevden alınması için alt yapı olabilir”diye yorum yapıyor..
Bugünün YAŞ’ında olup bitenleri daha iyi kavrayabilmek için yine konunun uzmanı emekli kurmay albay Ümit Yalım’a başvurdum.Yalım, Mehmet Erten’in görevden alınmasının zor bir ihtimal olduğunu belirterek, “Esas soru düşürülen uçağın elektronik harp sistemin neden modernize edilmediğidir. Bu konunun muhatabı da AKP Hükümetidir” dedi. Ümit Yalım’ın yorumları şöyle:
“Silahlı Kuvvetlerdeki mevcut harp silah ve araçlarının modernizasyonu hükümetin sorumluluğundadır. Savunma Sanayi İcra Komitesi’nin Başkanı Başbakandır. Bu konulardan yani tedarikten sorumlu Bakanlık Milli Savunma Bakanlığı, Müsteşarlık ise Savunma Sanayi Müsteşarlığı’dır. Başbakanı teknik konularda yönlendirmekten Savunma Sanayi Müsteşarı Murat Bayar ve Havacılık Dairesi’ndeki ekibi sorumlu. Tayyip Erdoğan’da 2003 yılından itibaren SSİK Başkanı olarak görev yapıyor. Peki, 2003 yılından bugüne kadar modernize edilen uçakların Elektronik Harp Sistemleri arasında, Türkiye’nin çevresindeki ülkelerin Orta ve Yüksek İrtifa Hava Savunma Silah Sistemlerini algılamayan sistem var mı ?
Eylül 2007’de İsrail’e ait 5 adet F 15 uçağı, Türk Hava Sahasını ihlal ederek Suriye’ye girmiş ve oradaki hedefleri bombalamıştı. İsrailli pilotlar iki adet ilave yakıt tankını da, adeta dalga geçer gibi, Hatay’ın Hassa ve Gaziantep’in Oğuzeli ilçesine attılar. İsrail uçakları Suriye’yi bombaladıktan sonra hiçbir kayıp vermeden üslerine döndüler. Demek ki İsrail kendi uçaklarına bütün hava savunma silah sistemlerini algılayacak elektronik harp sistemini monte ederken, bizim F 4 uçaklarına algılaması yetersiz, eski ve demode olmuş elektronik harp sistemlerini monte etmiş.
Doğu Akdeniz’de düşürülen uçağımızın birinci derece sorumlusu Suriye’dir. Türkiye’deki sorumluları ise Başbakan, SSM Müsteşarı ve MİT Müsteşarı’nın olduğu açıkça görülmektedir. Acaba Tayyip Erdoğan, Murat Bayar ve Hakan Fidan geceleri rahat uyuyabiliyor mu?”