Amerikan yönetimi, İsrail'in bir çeşit rehinesi durumundadır. İsrail söz konusu olduğunda ABD'li yetkililer gerçek düşüncelerini değil baskı gruplarının ve Musevi lobilerinin ne dediğini dikkate alırlar. ABD'nin dış politikasını yürütenler, Amerika'nın, dünyanın ve demokrasinin yanında değil İsrail'in çıkarlarının yanında durmak zorundadırlar.

                ABD'nin hem Filistin hem de Suriye-Irak politikası tamamen İsrail'in güvenliğini sağlamak üzerine kuruludur. İsrail'e komşu olan ülkelerin İsrail için tehdit olmaktan çıkarılması ABD'nin birinci önceliğidir. Bu çerçevede Irak'ın üçe, Suriye'nin birden fazla ülkeye bölünmesi ile Mısır'daki kaotik durumun devamı ABD'nin izlediği temel stratejidir. ABD'nin bölgedeki bütün icraatları İsrail'i güvence altına almaya yöneliktir.

                Bu yüzden Orta Doğu alt üst olurken İsrail sessiz-sedasız elini ovuşturarak, keyif içinde olan biteni izliyor. Sonuçta hem Irak hem de Suriye'de Müslüman Müslüman'ı boğazlıyor.

ABD'den İsrail'e rekor yardım!

ABD, İsrail'in güvenlik harcamaları için 38 milyar dolarlık rekor yardım yapma kararı alıyor. 10 yıllık anlaşma çerçevesinde İsrail'e yıllık 3,8 milyar dolar verilecek. Önceki anlaşmada İsrail'e yıllık 3.1 milyar dolar yardım yapılıyordu.

Beyaz Saray tarafından da onaylanan anlaşma ile ABD, İsrail'e rekor düzeyde yardımda bulunmuş olacak. İsrail'in sadece füze savunması için yıllık 500 milyon dolar fon ayrılacak.

Konuyla ilgili olarak ABD Başkanı Barack Obama, "Başbakan Benjamin Netanyahu ve ben, yeni anlaşmanın İsrail'in güvenliğine önemli katkı yapacağı konusunda hemfikiriz" ifadelerini kullanıyor.

ABD'nin İsrail için bir "ağabey olduğu ve onu çok sevdiği" dünyada İsrail'den başka hiçbir ülkenin böyle karşılıksız bir dostu yok ve gelecekte de olmayacaktır.

ABD'nin bu yardımının, İsrail'i daha saldırgan, daha uzlaşmaz ve daha mütecaviz bir duruma getireceği açıktır. Her şart altında her biçimde ABD tarafından desteklenen İsrail, bu destek sürdükçe bölgeyi kan gölüne çevirmeye ve barışı sabote etmeye devam edecektir.

İsraillilerin Filistinlilere ait toprakları işgali!

Rekor yardım yaparak Filistin topraklarındaki İsrail işgalini sürekli kılacak şekilde destekleyen Obama, BMGK'da yaptığı konuşmada; Filistin'in İsrail'in meşru devlet yapısını tanıması gerektiğini belirtirken "İsrail'in de sonsuza kadar Filistinlilere ait olan toprakları işgal etmeye devam edemeyeceğini" ifade ediyor.

Filistin topraklarının işgalini mümkün kılan, ABD'nin desteği ve yardımı olduğu açıktır. Bu durumda Filistin topraklarını işgal eden gerçek güç, İsrail'den daha çok ABD'dir. İsrail'in yaptığı tecavüzler ve döktüğü kanlar aynı zamanda ABD'nin desteğiyle gerçekleşmiş oluyor.

Başkan Obama'nın görev süresinin bitmesine aylar kala İsrail'e karşı ettiği sözler, zevahiri kurtarmaya yöneliktir. ABD'nin ikiyüzlü ve tutarsız tavrı, siyasi güvenirliğini büyük ölçüde ortadan kaldırıyor.

İsrail'i güçlendirerek Filistin topraklarının işgalini sona erdirmek mümkün değildir. Herkesten daha çok Obama bunun farkındadır. Obama zevahiri kurtarmak türünden ettiği bu tür sözlerle kendisine olduğu kadar dünya kamuoyuna da saygısızlık yapmış oluyor.

Askeri seçenek çözüm değilmiş!

IŞİD gibi örgütleri yok etmek için birleşmek gerektiğine vurgu yapan Obama, "Suriye'deki krizin çözümü için askeri bir yol bulunmadığını, diplomasi yolunun izlenmesi gerektiğini" söylüyor.

Obama'nın sözlerinin üzerinden yirmi dört saat geçmeden Dışişleri Bakanı John Kerry, Suriye rejimi uçaklarının muhaliflerin kontrolündeki bölgelerin üzerinde uçmalarının yasaklanması gerektiğini, söyledi.

Kerry, ateşkesi kurtarmak ve gerilimi azaltmak için belirli bölgelerde hiçbir uçağın yerden kaldırılmaması, gerektiğini de ekledi.

Türkiye'nin mülteci sorunu için güvenlikli ve uçuşa yasaklı bölge ilan edilmesi konusunu ABD sürekli reddediyordu. ABD'nin bugün geldiği noktada çözüm saklıdır. Tabii buna Suriye ve Rusya da ikna edilirse.

Kaynak: ABD'de kafalar karışık - Özcan YENİÇERİ