Bizim gibi erkek egemen toplumsallık içerisinde yetişen ve adının önüne hangi ilerici sıfatı koyarsanız koyun “erkek” kodlamasıyla yetiştirilmiş bireylerin kadın özgürlük mücadelesini anlamak bir yana geldiği düzeyi kavramakta bile sıkıntı yaşadığını bilecek kadar kendimi bilenlerdenim.

     Mart ayı kuzey yarım kürede boylam dereceleri 22 - 48 ve enlem dereceleri 32- 44 Aralığında bulunan coğrafyalar için “çiçek açma” doğanın uyanma ayıdır. İklimsel olarak bu uyanış yukarıda belirttiğim enlem ve boylamlarda görünmesine rağmen tüm dünya sokaklarının enlem ve boylam farkı gözetmeksizin çiçeğe durmasını sağlayan bir günün de Mart ayı içerisinde olması hep dikkatimi çekmiştir.

      Kadınların yüzyıllardır erkek egemenliğine karşı verdikleri mücadeleyi fabrikalarda, sokaklarda, ev içlerinde vermeye devam ediyorlar. Kimi zaman cadı olarak yakılmalarına, taşlanmalarına, hakların aradıkları için yargılanmalarına, sokaklar “bizim” dedikleri için ayıplanmalarına rağmen kesintisiz 100 yılı aşkındır her 8 Mart ta dünya sokaklarına çıkarak seslerini duyuruyorlar.

     Bu yıl 8 Mart a başta orta doğu olmak üzere ülkemizde tırmandırılan savaş politikaları eşliğinde giriyoruz. Kadınlar bu yıl sokaklarda öncelikle barış diye haykıracaktır diye ümit ediyorum. Çünkü savaş politikaları öncelikle kadınları hedef alıyor. Tecavüzler başta olmak üzere kadın bedeni üzerinden dayatılan bir dizi kudurgan saldırganlık savaşın yarattığı kaos ortamlarında hoyratça kendine zemin buluyor. Gerçi erkek egemen yönetsel ergin pik noktası olan ülkemiz siyasi iktidarının güzide temsilcileri kadın fıtratını erkeklerle eşit görmeyen tutumlarıyla savaş hali olmasa da kadın bedeni ve kimliği üzerinden cins aşağılayıcı tutum sergilemekte beis görmemekteler.

     Fıtratlarını erkeklerle eşit görmeyen, annelik dışında kadına yaşam şansı bırakmayan, sermayeye ucuz emek olarak kadın cinsini öneren, cinsiyetçi eğitim sistemi içerisinde kadınların rengini görünmez kılan devletlûlarımız bu yıl sokağa çıkacak kadınlardan öylesine kokmaktalar ki “kamu güvenliği” adı altında sokağa çıkartmamak için ellerinden geleni yapacaklar.

      Lakin kadınlar tü dünya üzerinde olduğu gibi ülkemizde de sokaklara çiçek açtıracaklar. Eşitlik adalet ve özgürlük taleplerini, taleplerimizi haykırarak yine alanlarda olacaklar. Kadınları yok sayan erkek egemenliğine, kapitalist düzene karşı ezilen milyonlarca, milyarlarca emekçi kadın olarak bir kez daha bu 8 Martta haykıracaklar. Cinsiyetçi, ırkçı, nefreti körükleyen, erkek egemen politikalara, karşın geleceği biz kazanacağız diyecekler. Dünyayı değiştireceğiz ve yeni bir hayatı kendi ellerimizle, yeşerteceğiz mesajını verecekler.

      Öncelikle yaşam haklarının ellerinden alınmasına artık yeter diyecekler. Dünyanın dört bir yanında cinsel saldırı sonucu yaşamlarını yitiren kadınların sesi adına isyan ediyoruz diyecekler. Bedenlerine kimliklerine yönelik erkek zulmünün artık son bulmasını isteyecekler. Ülkemizde hükümetin kadın düşmanı politikalarına, tecavüzcüleri katilleri kollayan yargı kararlarına, kadın cinsine yönelik erkek şiddetine karşı sokakları terk etmeyeceklerini bir kez daha beyan edecekler. Bedenleri üzerinde söz söyleme tasarruf hakkının kendilerine ait olduğunu haykırıp, çocuk doğurup doğurmayacaklarına, kaç çocuk doğuracaklarına kendilerinin karar vereceğini net bir biçimde bir kez daha söyleyecekler.

       Özcesi kadınlar 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde örgütlü oldukları tüm alanlarda haklı, onurlu ve gür seslerini bir kez daha duyuracaklar. Sokakları çiçeğe bezeyecekler. Cins ayrımı yapmaksızın biz erkekleri de yanlarında yanı başlarında görmek, haklı taleplerini beraber dillendirmek isteyeceklerini umut ediyor,  emeğimiz ve alın terlerimiz üzerinden kasalarını dolduran sermayedarlardan birlikte hesap soracağımız günlerin yakın olduğu muştusunu vermek istiyorum.

     2016 8 Mart’ının resmi tatil günü olarak kutlanması dileğiyle Tüm emekçi kadınların 8 Mart'ı 8 Martı’mız Kutlu olsun.