Mustafa Kemal ATATÜRK tarih sahnesine ilk kez Çanakkale’de çıktı.
 
“19. TÜMEN sabah tatbikata çıkacaktı. Bu nedenle herkes erkenden uyanmıştı. Top sesleri duyulmaya başladı. Bir birlik, Arıburnu Koyu’nda gemiler görüldüğünü bildirdi. Kesin bilgi az sonra 9. Tümenden geldi: Düşman Arıburnu’na asker çıkarıyor. M. Kemal çok huzursuz oldu. Hatta telaşlandı. Arıburnu’na ha! Bu can alıcı noktaya niye asker çıkarırdı düşman? Kocabağ ile Kabatepe’yi ele geçirmek için. Eceabat ile Kilitbahir yolunu açmak için.
Kesinlikle durdurulması gereken öldürücü bir hareketti bu. İzzettin Bey şimdiye kadar komutanını hiç böyle görmemişti. M. Kemal haritada Kocadağ’ı göstererek telaşının nedenini açıkladı: ‘Bu kütle Gelibolu Yarımadası’nın kilididir. Burası ele geçerse savaş daha başlamadan biter.’ M. Kemal şöyle düşündü: Çıkarmanın sürdüğü, düşmanın durdurulamayıp yayıldığı anlaşılıyor. Demek ki düşman kalabalık. Düşmanın kıyıda yerleşmesine ve yayılmasına izin verilemez, bu çok tehlikeli olur. Bu hareket bir taburla önlenemez.
 
Emir beklemek vakit yitirmek olacaktı. Tarihin akışını değiştirecek olan kararı verdi:
Tümen, ordu yedeği olduğu için iki alayını burada bırakacak, bir alayı ve bir dağ
bataryasıyla Arıburnu’na yetişecek, bu tehlikeli hareketi önlemek için düşmana taarruz edecekti. Bu, inisiyatiften daha ileri bir tavır; ağır sorumluluğu olan ancak M. Kemal
gibi birinin verebileceği bir karardı. Ordusunun yedeği olan bir alayı ile bir bataryasını kimseye danışmadan ve haber vermeden savaşa götürecekti. Suçlu görülerek mesleğinden uzaklaştırılabilir, hatta idam edilebilirdi. Bunları düşünmedi ya da önemsemedi. Tehlike her türlü kaygıdan daha önemliydi. Kolordu komutanına ve 9. Tümen komutanına göndermesi için İzzettin Bey’e iki kısa bilgi yazısı not ettirdi. 57. Alay tatbikata çıkmak için çorbasını içmiş, hazır bekliyordu. Toplanma yerine geldi. Biraz da gülümseyerek, ‘Arkadaşlar!’ dedi, ‘Bugün yine bir tatbikata gideceğiz. Fakat bugünkü düşman artık hayal değil gerçektir. Düşman Arıburnu’na çıkmış. En kısa yoldan Kocaçimen’i tutacağız.’
Genç yarbay başa geçti. Batı’ya hareket ettiler. Saat 07.45’ti.” (s.237-239)
 
“Savaş çok sertleşmişti. 27. Alay’ın durumu Şefik Bey’i çok kaygılandırıyordu. Alayının, Arıburnu kesiminin ve Çanakkale Boğazı’nın bir kurtarıcıya ihtiyacı vardı. Bu çok sıkışık anda 9. Tümen’den bir haber geldi: 19. Tümen Komutanı Yarbay M. Kemal sabah 57. Alay’la birlikte Kocaçimen’e hareket etmişti. Yani, 27. Alay’ın sağ yanının gerisine. Şefik Bey bütün yüreği ile Allah’a hamdetti. Yalnız alayı değil, yalnız Arıburnu değil, Boğaz, dolayısıyla
İstanbul kurtulmuştu.” (s.264)
 
“Limon Von Sanders, izinsiz hareket eden M. Kemal’in ne korkunç bir felaketi önlediğini, kendisini bir gün içinde yenilen bir ordunun komutanı olmaktan kurtardığını unutmayacaktı.” (s.303)*
 
Burada Turgut Özakman’ın Çanakkale Zaferi’ni anlattığı Diriliş isimli kitabından çok önemli bazı satırları aktarmaya çalıştım. Elbette 685 sayfadan oluşan bu hacimli eserin her satırı çok önemli. Herkesin mutlaka okuması ve gerçekleri öğrenmesi gerek.
Çanakkale Zaferi’nin sonucu tarihi değiştirmiştir. Bu sonucun en büyük nedeni; Mustafa Kemal’in eşsiz sezgileri, cesareti ve üstün komutanlık başarısıdır. Ve bir dakika sonra öleceğini bile bile ölüme atılan o benzersiz şehitlerin vatan sevdası ve iman gücüdür.
Çanakkale Zaferi’nden Mustafa Kemal’i çıkartmak, onbinlerce tarihî belge ve bilgiye ihanet etmektir. Çanakkale Zaferi, Alman komutanların beceriksizliği yüzünden binlerce vatan evladını toprağa gömen bu milletin, yabancılar tarafından da asla ve asla
yönetilemeyeceğini çok iyi anlatmaktadır.
 
Çanakkale’nin muhteşem sayfalarından Mustafa Kemal’i çıkartmaya, O’nun tarihi değiştiren rolünü ve kararını yok saymaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
 
Yazıyı yine Turgut Özakman’ın satırlarıyla bitiriyorum:
 
“Tarih son kez uyarıyor: Uyuma ey Türk! Dirliğin, birliğin, dilin, benliğin, tarihin, yurdun, adın bir kez daha giderse, bir daha hiçbiri geri dönmez.”
 
18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi’nin 96. Yıldönümü kutlu olsun.
 
Tülay Hergünlü
 
 
*Turgut Özakman, Diriliş
 
Not: Bu yazıyı Çanakkale Zaferi’nin 94.yıldönümünde yazdım ve “Körüz Biz” isimli kitabıma da aldım. Mustafa Kemal’in Çanakkale’de yok sayılması, malûm zihniyet tarafından son hızla sürdürüldüğü için ve Türk halkının dikkatini bir kez daha bu tarihi gerçeğe çekebilmek amacıyla bazı yerlerini kısaltarak tekrar yayınlamak gereği duydum.